Ekonominin kendine özgü kuralları vardır ama bazı anlarda
ülkelere özgü kurallar da işler. Tıpkı Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'ın, "TL'ye dönme çağrısında" olduğu gibi. Tecrübeler
gösteriyor ki küresel türbülans ortamlarında üç konu ön plana
çıkıyor:
1- Piyasalarla ve kamuoyu ile etkili iletişim.
2- Yapısal ekonomik reformlarda kararlılık.
3- Kısa vadede atılacak adımlar.
TL'nin kullanımını artırma ve döviz üzerindeki baskıyı azaltma
çabalarını hem geçiş dönemi önlemi, hem de yapısal ekonomik
değişimin öncü adımı olarak görmek lazım.
Ne demek istiyoruz?
Ekonomide her zaman yapılacak bir şeyler vardır. Olağan dönemlerde
hissedilmeyen pek çok husus, özellikli dönemlerde görünür olur.
Örneğin, kamunun döviz üzerinden ihale yapması ve döviz tahsil
etmesi yerine, işlemleri TL üzerinden neticelendirmesi gibi...
Alışveriş Merkezleri'nin döviz bazında dükkân kiralaması, marka
konut projelerinde metrekare satış fiyatının dövize endekslenmesi
yerine TL'nin esas alınması da mümkündür. Hepsi küçük gibi görünen
bu hamlelerin suya atılan taş misali dalga dalga yayıldığı
görülmüştür. Söz konusu girişimde Merkez Bankası ekibinin tespit ve
önerilerinin katkısı büyüktür. Şimdi sıra Hazine'dedir. Hazine
yönetimi de borçlanma enstrümanlarında halka cazip gelecek
seçenekler üretebilir, tasarrufların dövize kaymasını önleyeceği
gibi dövizden TL'ye geçilmesini teşvik edebilir.