Günlük tartışmalar bir kenara bırakıldığında ekonomide ana mesele "yapısal reformlardır."
Yapısal adımların "eğitim, hukuk, çalışma hayatı, kamu maliyesi ve enerji" boyutları söz konusu. Türkiye, bu alanların biri dışında henüz orta-uzun vadeli sonuç üretecek mutlak başarıyı elde edemedi.
Eğitim sistemine, bütçeden en büyük kaynağı ayırıyoruz. Ama Sn. Cumhurbaşkanı'nın da işaret ettiği gibi arzu ettiğimiz noktada değiliz. 4+4+4 sisteminde henüz tatmin edici çıktımız yok. Fatih Projesi'nin tablet dağıtımı kısmı ile içeriği arasındaki öncelik sorunu devam etmekte. En önemlisi, ailelerin ve piyasaların işgücü beklentisi ile eğitim sistemimizin ürettiği insan tipi arasında da bir denge kurulmuş değil. Neden? Çünkü sadece "sınav odaklıyız!"
Hukuk sistemimiz, FETÖ'den yeni yeni ayıklanmakta. Bölge Adliye Mahkemeleri'nin sağlayacağı adil ve hızlı yargılama performansının ölçülmesi için zamana ihtiyaç var. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun açılması ne kadar doğru bir karar ise FETÖ'cülerin bu mekanizmayı kilitlemesi o kadar talihsiz oldu.
Çalışma yaşamında, sosyal güvenlik reformunun sağladığı fırsat penceresi, 2036'da kapanacak. Bugünden ikinci nesil reformlara olan gereklilik artmakta. Lakin kıdem tazminatı fonu düzenlemesi başta olmak üzere köklü faydalar sağlayacak dönüşümde istenen mesafe alınamamakta.
Kamu maliyesi, önceki yılların doğru kararları ve güncel tutarlı uygulamalarla gücünü korumakta. Bu alanda da yeni nesil harcama reformu ile gelir alanındaki düzenlemelerin önemi sürmekte.
Özetle... Türkiye, temel problemlerinin farkında olan, her biri için çözümler geliştirmiş ancak zamanlama veya netice sancısı yaşayan bir ülke görünümünde.