AK Parti'nin önünde dört ciddi gündem maddesi bulunuyor.
Bunlardan ilk ikisi partinin kuruluş felsefesi ile ilgili. "Adalet
ve Kalkınma!" Diğer ikisi ise anayasa reformunun yani yeni hükümet
sisteminde işleyişin iyileştirilmesi ile güvenlik risklerinin
bertaraf edilmesi.
Yeni yasama döneminde, adalet başlığı altında kapsamlı bir reform
paketi gündeme alınacak. Ki açıklandığında ciddi taraftar bulan o
paket için "Gerekli hatta ilaveler de düşünülmeli" denmişti.
Kalkınma performansı ise sürdürülebilir büyüme, tek haneli
enflasyon ve kur istikrarı ile bağlantılı. Nitekim bu alanda da
önemli bir eşik aşılmakta.
Bu hususları vurgulamanın sebebi, AK Parti'nin içinden türetilmekte
olan oluşumlar ile AK Parti'nin dışında büyütülmeye çalışılan
muhalefetin bel bağladığı hassas noktalar olması. AK Parti'yi
bölmeye veya zayıflatmaya dönük planlamalar, adalet algısı ile
ekonomik refah beklentisinden manipüle edilebiliyor. İşte bu
nedenle hukuk ve ekonomi sahasında atılacak her adımın, pek çok
hesabı ya da zamanlamasını değiştireceğini rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Benim çok önemsediğim ekonomik istikrarın, güven duygusu ilişkisi de mutlak gerçekliktir.
Ekonomideki tüm kötülüklerin anası olan enflasyon ve faizin ihmal edilebilir seviyelere çekilmesi de tartışılmaz kriterdir.
Bu açıdan bakıldığında Merkez Bankası'nın açıkladığı son faiz indiriminin, bilinçli pompalanan kötümser senaryoların aksine kur atağına yol açmadığı, ani enflasyonist etki göstermediği ortaya çıktı...
Peki ama neden?
Çünkü... İç talebin ılımlı seyrettiği, döviz alacak TL bulmanın güç olduğu ve cari açığın sıfırlandığı koşullarda, kimilerinin beklediği olumsuz tablo oluşması mümkün değildi. Enflasyonun düşüş sürecine girdiği genel kabul gördüğüne göre, bilhassa konut stokunun eritilmesi ve piyasadaki bu problemin devlete havale edilmeden minimum maliyetle çözülmesi için an itibariyle alınan kararların yerinde olduğu da yadsınamaz.
Bundan sonra mühim mesele, kamu maliyesindeki dengelenme sürecidir. Bütçe harcamalarında hatırı sayılır ölçüde kısıntıya gidilmesi, gelir artıcı netice veren kalemlerde ayarlamalar yapılması, bu yılki borçlanma gereğinin tolere edilebilir sınırlarda tutulması da yerinde hamleler olarak değerlendirilebilir.
Sözün özü...
Ekonomiye ve adalete dair her reform, sistemik tıkanıklıkları aşmaya yönelik her tedbir, güvenlik endişelerini gidermeye ilişkin her cesaretli hareket, Türkiye mühendisliği faaliyetlerinin ya kimyasını bozacak ya da sürpriz işbirliklerine kapı aralayacaktır...