Bir süredir yürüttüğüm temaslardan sonra gerek Ankara'da gerekse
İstanbul'da öncü sinyallerini aldığım kritik üç hususu paylaşmak
istiyorum.
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere devletin zirvesi tüm dikkatini
referandum süreci üzerinde yoğunlaştırdığı için "geri bölge
emniyeti" büyük önem kazanıyor.
Ne demek, geri bölge emniyeti? Benim tabirimle devlet yönetiminde
ve piyasalardaki gelişmeler karşısında eli sağlam olmak ve arkayı
sağlam tutmak demek.
Neden? FETÖ temizliği sonrası devlete ve mali piyasaların
yönetimine hâkim olmak için örtülü bir mücadele hâlâ sürüyor
demek.
***
İşin pratik kısmına gelecek olursak...
1- Piyasalar bakımından, yine Merkez Bankası'nın üstüne oynama
hamlesi gelebilir. Esasen güçlü bir neden yokken kura atak
yapılmasından veya faizi yükseltme baskısından söz ediyorum. Bu
girişimin, referandum öncesine denk getirilmesi de zaten tesadüf
değil. Neymiş?
Amerikan Merkez Bankası faiz artırımını her an yapabilirmiş,
beklenenden fazla sayıda faiz artırabilirmiş, Başkan Trump'ın
genişlemeci maliye politikalarına karşı FED faizle tedbir alıyormuş
vs vs.
Böylece, sermaye çıkışı yaşanabilirmiş, kura baskı kurulurmuş...
Oysa Merkez Bankası, piyasanın gerçek TL ihtiyacını biliyor ve
karşılıyor. Kur oyunu için kullanılabilecek TL'yi ya kısıyor ya da
maliyetini yüksek tutuyor. KOBİ'lerden büyük firmalara kadar geniş
bir yelpazenin döviz ihtiyacını hesaplıyor ve ustaca yönetiyor.
Özetle... Faiz artırımını zorlayan somut gerekçe yok, taktik
planlar var!
2- Meselenin bir diğer yüzü, Türkiye'nin güvenliği için yürütülen
dış operasyonlarla ilgili. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, referandum
meydanlarında ter dökerken, sahadaki bilgilerin tam, doğru ve anlık
olarak Ankara'da değerlendirilmesi, yakın takibin sürdürülmesi
gerekiyor. Küresel güçlerin, bilek güreşine sahne olan Irak ve
Suriye coğrafyasında Türkiye'nin tesis ettiği özellikli ve
istikrarlı konumun kalıcı kılınması hayati önem arz ediyor.