Okan Müderrisoğlu Sabah Gazetesi

Vakit... “Memleket cumhur, İslam ve insanlık vakti”

Türkiye, siyasi tarihinin büyük dönüşümlerinden birini daha hayata geçirmeye hazırlanıyor. Değişim kararı bir kez verildi mi, akıntıya kürek çekmenin anlamı yoktur. Değişimi yönetmek...

23 Haziran 2018 | 110 okunma

Türkiye, siyasi tarihinin büyük dönüşümlerinden birini daha hayata geçirmeye hazırlanıyor. Değişim kararı bir kez verildi mi, akıntıya kürek çekmenin anlamı yoktur. Değişimi yönetmek, değişimin yönünü belirlemektir esas olan. Türk milleti, 2007'de Cumhurbaşkanı'nı doğrudan oyları ile seçmek istediğini cümle âleme ilan etmiş ve Ağustos 2014'te Tayyip Erdoğan'ı seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak devletin başına getirmiştir. Nisan 2017'de ise bu kez "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne evet" demiştir. İşte bu nedenle, 25 Haziran'dan itibaren siyasetin ana gündem maddesi, sorunlu parlamenter sisteme dönmek olmayacaktır. Yeni hükümet sisteminin, sivil-demokratik devlet iddiası doğrultusunda nasıl işletileceği üzerine kafa yorulması gerekecektir. Seçmenin zihni bu noktada berraktır.

*** Model bellidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "bürokrasiden arındırılmış, istişareyi önceleyen, hızlı ve etkin çalışan devlet" ideali millette kabul görmüştür. Türk milleti, her türlü algı operasyonuna, yer yer kırgınlığa, hatta kızgınlığa karşın günün sonunda sağduyusunu sandığa yansıtmayı başarabilmiştir.
Millet; siyasi kısır çekişme, hantal devlet, ekonomik belirsizlik istememektedir. Herkesin işine gücüne bakabilmesi ise Ankara'nın performansına bağlıdır.
Yurtdışındaki 3 milyon seçmenin yarısı oyunu kullanmış, kararını vermiştir. Yurtiçinde oy kullanma yeterliliğine sahip 56.3 milyon seçmenden -katılım oranına göre- yaklaşık 47 milyonu da sandığa gidecektir. Bundan büyük anket olamayacağı gibi, sandık tecrübesine sahip bu büyüklükteki seçmen kitlesinin ortaya koyacağı iradeye de kimse söz edemeyecektir.
68 yıldır sandık marifetiyle devletin nasıl ve kimler tarafından yönetilmesi gerektiğini belirleyebilen Türk milletinin, bu büyük demokratik birikimine gölge düşürülmesine asla izin verilmemelidir. Sandığa gitmek kadar, sandığı doğru saymak ve sandıktan çıkana rıza göstermek Türk demokrasi kültürünün özüdür. Seçimden önce başlayan, seçim gecesi ve sonrasında da yinelenmesi muhtemel "psikolojik harekât ataklarına" karşı uyanık olmak herkesin sorumluluğudur. Seçimlerin güvenliği ve güvenilirliği hususu; yaralı, bereli Türk demokrasisinin şimdiye kadarki övünç kaynağıdır. Mesele bir seçimin kazanılıp kaybedilmesinden öte demokrasinin kazanmasıdır. Nihayetinde sandık değişik vesilelerle milletin önüne gelmektedir. 9 ay sonra yerel seçim sandığı kurulacaktır. 2007'den bu yana "referandum, yerel seçim, genel seçim" derken Türk seçmeni 11 kez, yani ortalama her yıl sandığa gitmiştir. Özetle sandıktan kaçış yoktur. *** Türkiye, kaotik küresel ve bölgesel sınamalarla yüz yüzedir. Genetik kodları yenilenmiş, küllerinden doğmuş bir devlete, millet desteğine ve o desteği tecrübesi ile sahaya yansıtacak liderliğe duyduğu ihtiyacı her zamankinden fazladır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin oturmasına odaklanmaktan ziyade Tayyip Erdoğan'la hesaplaşmaya odaklanmak belki bir küçük azınlığı motive edebilir ama kaybeden Türkiye'nin çoğunluğu olur. Neticede, Erdoğan da ilahi ve siyasi ömrü belirli bir isimdir. Seçimden O'nun da çıkaracağı dersler olacaktır. Türkiye'nin Erdoğan'la yolculuğu devam edecektir.
Vakit, "memleket, cumhur, İslam âlemi ve insanlık" için en doğrusunu yapma vaktidir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonomiye dair kısa Notlar... 21 Kasım 2024 | 440 Okunma Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... 20 Kasım 2024 | 173 Okunma G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... 19 Kasım 2024 | 266 Okunma AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! 16 Kasım 2024 | 197 Okunma Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? 14 Kasım 2024 | 1.415 Okunma