Yol kesme haberleri almaya başladığımda, Ankara Etiler Orduevi’ne gireli daha yarım saat bile olmamıştı. Bahçede bilgisayarımı kurup neler olduğunu anlamaya çalışırken benim masa haber merkezine dönüştü.
Özel Kuvvetler’deki çatışmayı, Aksaz’dan gemilerin çıkışını, bombardıman yapan uçakların Akıncı’dan havalandığını, hatta pilotların rütbelerini dahi öğrendiğimde, diğer kanallar ne olduğunun bile farkında değildi. Özel Kuvvetler nizamiyesinden çatışma haberini veren arkadaşım şöyle diyordu: “Abi bizimkiler nizamiyede birbiriyle çatışıyor.” Orduevi’nin tam karşısındaki Emniyet Müdürlüğü binası bir Süper Kobra tarafından vurulurken, sağdan soldan gelen mermiler tepemizde uçuşuyordu.
Aydınlık GYY İlker Yücel ile halkın paniğe kapılmaması için her haberi anında duyurmamak gerektiğine karar verdik. Duyduklarımız ne kadar sarsıcı olursa olsun… İlk andan itibaren bunun bir FETÖ kalkışması olduğunu ve en güçlü karşı koyuşun yine Türk Ordusu’ndan geldiğini de biliyorduk.
Ben bu haberleri alıp verdiğim sırada, gelip soru soranları da bilgilendiriyordum. O sırada bazıları yanımdaki kardeşime bir kişiyi göstererek uyarmışlar, “komutana haber ver, bak şu adam onu sürekli takip ediyor ve bir yerlere bilgi veriyor…” Kardeşim, benim nasıl olsa olayın farkında olduğumu düşünerek o anda bir şey söylememiş.
Sabah Orduevi'nden çıkarken bir grup polisle karşılaştım, içlerinden biri tanıdı: “Siz Oktay Yıldırım değil misiniz?” Kimliğimi gösterdim, tokalaştık, “Ağabey biz gelmesek onlar gelecekti” dedi, bir başka polis. “Bak bize ne yaptılar” diye cep telefonundan bombalanan Polis Özel Harekât