Denge politikası yapacağım diye aynı konuşma içinde düştükleri
çelişkilerin bile farkına varamıyorlar.
Cumhurbaşkanı: “İdlib’de acımasız bir süreç yürütülüyor” derken
harekâta karşı olduğu... “Rusya ile işbirliğimiz çok önemli, bunu
Savunma Bakanlığımız, Ordumuz ve İstihbaratımız üzerinden
sürdürüyoruz” derken ise, İdlib harekâtında Rusya’yı desteklediğini
düşünüyor insan.
Mesela, “Menbiç’te ABD işi savsaklıyor, zaten bize parasıyla
tabanca bile satmadılar ama PKK’ya bedava silah verdiler, böyle
stratejik ortaklık mı olur?” derken artık ABD ile iplerin
koptuğunu... Diğer yandan “James Jeffrey’in bölgeye atanması
isabetli, Türkiye’de Savunma Bakanlığı, TSK ve İstihbarat ile
görüşmeleri olacaktır. Temenni ederim bu yeni süreç hayırlı olur”
dediğinde ise, ABD ile başka bir kanaldan başka işleri yürütmeye
çalıştığını anlıyorsunuz...
Zirvede, kameralar önünde, Suriye’nin toprak bütünlüğünü
gözettiğini söylerken başka, bölücü radikal gruplar adına ateşkes
çağrısı yaparken başka bir Tayyip Erdoğan görüyorsunuz...
Bu tutarsızlığın Astana ülkelerinde yaratacağı güvensizlik bir yana
Türkiye’nin de bölgenin de buna tahammülü yok. Bir yandan ABD ile
savaşırken, diğer yandan ABD ile savaşan güçleri bölmeye çalışmak,
aslında Türkiye’yi bölmeye çalışmaktır... Suriye’nin bölünmesine,
bir Sünni bölgesi yaratmak aşkına razı olurlarsa, bilsinler ki
kukla devleti elleriyle kurup, aslında Türkiye’yi bölmüş
olacaklardır...
Türkiye kilit/kılavuz ülke rolünü iyi oynayamaz...