Bir zaman yargı, haksız ve hukuksuzca Türk askerlerini
hapsediyordu, mahkemeye çağırıp daha karar vermeden kapıları
kilitletiyor sonra da tutukluyordu. Sanki başka bir ülkenin yargıç
ve savcılarıydıla. Türk Ordusunun kozmik odalarını basıp gizli
planları çalıyorlardı sahte mahkeme kararlarıyla.
Mesela beş general gözaltına alınsa da dördünün tutuklu, birinin
tutuksuz yargılanmasına karar verilse, “oh be!” diyordu kamuoyu. Ya
da Ergenekon mahkemesinde iki hakim tutukluluğun devamına karar
verirken, üçüncü hakim “tahliye edilsin” diye, şerh düştüğünde
“yargı o kadar da kötü durumda değil, bak itiraz edenler de var”
diye tutukluluğumuz devam etse bile su serpiliyordu milletin
yüreğine...
Taşra’da bir ilde hukuka uygun karar veren bir hakim büyük haber
olurdu “Bu memlekette hakimler var” diye, umutlanır sevinirdik.
Bataklığın içindeki güllerdi umut kaynağımız.
Sonra zaman değişti, devran döndü.
O haksız kararları veren hukuk katilleri yurt dışına kaçtılar, FETÖ
bağlantısı olanlar tutuklandı hapsettikleri asker, siyasetçi ve
aydınların kaldığı koğuşlara tıkıldılar. Mahkemeler FETÖ ile en
ufak bağlantısı olanı bile affetmedi. En ufak ipucunu
değerlendirdi. Önce yargıyı, sonra orduyu ve bürokrasiyi
arındırmaya çalışıyor.
Ama kardeşim, bu mahkemelerden biri diyelim bir hata yapsa ya da
binlerce FETÖ’cü içerideyken, mesela elebaşılarından olduğu öne
sürülen biri tutuklanmadıysa hepimiz alıyoruz kalemi elimize: “Bu
memlekette hukuk yok” demekten başlayıp, “FETÖ ile mücadele filan
edilmiyor kardeşim, hepsi tiyatro, hepsi yal...