Nicedir içlenirdim. Dağ zirvelerine yığılmış kar beyazlığına dalıp faniliğin değil varlığın içinde kaybolmak isterdim. Uçak İstanbul’u geride bırakıp Van’a yaklaştıkça ve sabah mahmurluğunun uyuşuklukları kayboldukça o müthiş armağana kavuşmakta gecikmedim. Dünyada alışkanlık kadar tekdüzelik de insanı perişan eder. Büyük kentlerin karmaşası da aslında tekdüzeliktir. Oysa şu dağların zirvelerinden aşağılara birer vakit kökü gibi saçaklanarak inen vadiler, saf beyazlığın ruhu emziren musikisi bu yapay ve hesaplı düzeni bozarak bize yepyeni bir neşve sunar. Van’ın öteden beri ülkenin en ışıklı şehirlerinden olduğunu, güneşin açısının gölün sodalı suyu sebebiyle daha bir billurlaştığını bilirim. İçimde uyanan coşkuyu...