Kanun budur; insan dahil bütün canlı varlıklar ferahlamak isterler. Genişlemektir ferahlamak. Yerini yurdunu, hacmini kalıbını, şeklini şemalini, güzelliğini, düzenini almaktır. Ne zaman ki eşya kalıbını, duygu ve düşünce dilini, huy davranışını, fert yerini, toplum konumunu alır orada ferahlık, orada esenlik, şevk ve incelik hayat bulmuş demektir. Toprağa düşen buğday tanesi de ferahlamak ister. Yağmur soğuk, kar boran, börtü böcek nice görünen ve görünmeyen sebep arasından kendi hükmünce yeşerecek, boy uzatacak, gün güneş görecek, sararıp kavrulacak, nihayetinde başağa durup boyun bükecektir tohum. Ondaki bu boyun büküş ondaki bu yerle gök arasında gidiş geliş pek çok şey söyler nice hikaye anlatır kulak verene. Nihai yokluk yoktur fakat faniliğin şevkini yaşarken duymak adına ferahlığın da rüzgarında...