Artık hiç bir şeyi yavaşlatma şansımız yok. Her şey bize hesaplanamayan bir hızla yaklaşıyor sonra da canımıza çarpıp allak bullak ediyor. İyi haber de kötü haber de öyle. İlkin boşlukta gerililip kuruluyor sonra baş döndürücü bir anaforla dağılıyor ve boğazımızı sıkıp kalbimize iniveriyor. Sevincin kuşağı bile biz daha onu kuşanmadan hayaline doymadan sönüp gidiyor. Önceden, biraz olsun önceden en azından ölümün, ölüm haberinin makul sayılabilir yayılma hızı vardı. Alıştıra alıştıra, adım adım, sakin sakin gelirdi kapımıza. Gerçi eskiler ‘acı haber tez duyulur’ diyerek onun da ipini çekmişlerdi ama olsun. Bireyde ve toplumsal şuurda zımnen kabul görmüş bir yavaşlık ahlakı vardı. Bu yavaşlık acıyı paylaşmanın ritmiydi.