Bütün çağlar boyunca içi en fazla oyulan kavram ‘sevmek’ olmalı. Her fırsatta ağaca duvara, kile tablete, deriye kemiğe, havaya suya bile yazılan nadir kelimelerden biri o. Bazen bir durum ama çokça arayış ve dileğin karşılığı. Bir koruma iştiyakı olduğu kadar çokça korunma yakarışı. Kelimenin Türkçe etimolojisi üzerine gitmek mümkün mü bilmiyorum ama sanki ne kadar geri gidilse o denli karanlıkta kalacak gibi. Gerçi onunla hatırı sayılır kelimeler de türetilmiş. ‘Sevinmek’ten tutun da ‘sevinç’e, ‘sevdirmek’ten çıkın da ‘sevgili’ye kadar nice kelimeyle karşılaşırız. Tek başına kaldığı zaman, bir ek almadan ya da başka kelimeyle birleşmeden emir, yön, hareket bildiren kelimelerin doğası ilginçtir. ‘Sev’ dediğiniz zaman da hem bir dileği hem de yönergeyi ifade edersiniz. Hatta ‘sevme’ denildiğinde bazen tam aksine, ‘sev’ dileğini bile karşılarsınız. Fakat kabul etmek gerekir ki insan ağzına en yakışır kelimelerden biridir ‘sevmek’. Sadece ağzına mı; aklına, hayatına, duygu ve düşüncelerine, hasılı, hemen her hâline. Sanki o daha zihinden doğup da sesle şekillenirken her seferinde dünya yeniden doğar. Bir şeyin başını değil fakat asıl sonunu sevgiyle tarttığımızda sevginin...