Söz, yazı ve susku, kültürel ve düşünsel olanın iklimine doğar ve orada yaşamaya çalışır. Her biri tek başına ve hep birlikte eylemdir aynı zamanda. Onları yaratan sanat ve düşünce insanı, yeri geldiğinde söze bağlanır, yeri geldiğinde yazıya ve yeri geldiğinde de suskuya. Bazen onu yazıya götüren sebeple konuşmaya götüren sebep aynıdır. Ontolojik gerekliliğe ve etik köke bağlı kaldıkça, söz, yazı ve susku adamı hep değer ağı örer insan ve toplum için. Burada ayırıcı nokta, onun kendisine biçilen bir rol ve görev ile hareket etmediğidir. Vazife, ontolojik bir zorunluluk olarak keşfedilir. İklimin yazmaya ve konuşmaya imkan verdiği yerde ise karşılıklı verim kanunu işler. Bu işleyişten özgün kültür ve düşünce dünyası doğar. *** Ne var ki söz de yazı ve susku da bazen işlevsizleşir.