Temizlenilerek ihrama bürünülmüş bir halde girilir Mekke’ye; ihram ile mahrum olmanın ödülü olan ilahi bir kabul ve serbestlikle…
Bu giriş ki, Hz. Adem’in takdir edilmiş yanlışından dolayı affedilişinden, Hz. İbrahim ile Hz. Hacer’in rü’yetinden, geleceği Peygamber Efendimiz’e adanmış Hz. İsmail’in teslimiyetinden… oluşan izleri göremeye kararlı bakışların menzilinde gerçekleşir.
Mekke tertemiz bir zarftır zira; mazrufunun değeri nedeniyle kendisine değer biçilemeyen…
Bin aydan daha hayırlı olan bir geceye (Kadir Suresi) muhatap olan Mekke, Kur’an’ın onda inzali nedeniyle bin şehirden daha hayırlı olmaz mı, üstelik kadim zamanlardan üstünde korunmakta olan Allah’ın işaretleriyle…
İnanırız ki, bundandır Mekke’nin Allah’ın daha çok Celal sıfatından pay alması ve yine bundandır onun hurafeye, bidate, efsaneye.. kapalı tutulması.
Mekke, sadece kendisine layık olana yer açar bünyesinde. Binlerce hikaye onun zarfına girmeden önce Tevhit kelimesiyle öz(el)leşmekte; has kullar onda Allah için değil, Allah ile olmanın zevkine erişmeyi beklemekte; sade bir şekilde başlayan Mekke’nin medeniyeti, O’na, O’nda, O’ndan, O’nunla, O’nun için.. emsalsiz bir kemal ile ihtişam yüklenmekte...