Özü (hilkati) itibariyle iyi olan şiir, ledünnî bilginin, feyzin, fethin, ilhamın, sezginin, hayalin, aklın, fikrin, ilahi müjdelerin... çocuğudur.
Bu iyiliği, kendisiyle aynı cinsten olan bilgiyi, tefekkürü, güzelliği, doğruluğu, açıklığı, kesinliği... içkin olduğundan, şiir ya doğrudan hakikatin işçisidir ya da ancak onun sayesinde açığa çıkmayı murad eden hakikatin menzilidir.
Bu yanlarıyla şiir, diğer edebî türlerle olan kimi benzerliklerine rağmen, onların fevkindedir; zira, mimariyi sadece şekil yönünden gereksindiği için onlar gibi kurguya muhtaç değildir.
Dolayısıyla, bugün itibariyle mebzül miktarda kötü şiire muhatap olmamızın nedeni, şiirin kendisi değildir. Kötü şiir, edebiyat yapma tutkusuyla şiirin hakikatini gözardı edenlerin, şiire değgin emel ve amellerinden doğan kötülüğün kendisidir.
Bu yanıyla şiiri, her şeyden önce kendilik bilgisi üzerinden, Allah’ı bilmenin bir ilmi olarak hatırlamamız ve Unamuno’nun söyleyişiyle, tevazuyu zorunlu kılan bir arayışla hakikatini aramaya koyulmamız gerekir.
Bu manada bizden önce düşünülmüş bulunulan şu düşünceleri ve dolayısıyla bu sayede -oldum olası şiirle ilişkilendirilen- ilham başta gelmek üzere kimi temel terimleri naklederek işe başlayabiliriz: