Gezi eşkıya kalkışmasından yaklaşık bir ay önceydi.
Gümüşsuyu’nda Boğaz’a nazır mekânda yaptığımız grup okumalarına katılan bir ressam, şişmanlığının artırdığı nefes darlığını denetlemeye çalışarak, hışımla girdiği salonda, doğrudan bana yönelerek, “Lekesiz, ben sabah kalktığım anda, şu camiyi görmeye mecbur muyum” diye sordu.
“Şu cami” dediği, temeli yükselmeye başlayan Çamlıca Camii idi.
Hiç beklemediğim bir soruydu ama teklemeden şu cevabı vermiştim:
“Alışacaksınız sayın ressam.”
Diğer arkadaşların da ellerini iki yana açarak cevabımı onaylamaları üzerine, ressamın hışmı zorunlu olarak yatışmıştı.