Sis tabakalarının zirveleriyle cilveleştiği yalçın dağların eteklerindeki bir avuç düzlükte kurulmuş Çukurca.
Deyim yerindeyse burada nefes gökten alınıp yine göğe doğru verilebiliyor.
Kısa mesafeli caddesi ve sokakları ise hayatların kesiştiği tek yer olduğundan, dükkan önleri de yegane buluşma ve sohbet noktaları haline gelmiş. Bundan olsa gerek sözler ve rivayetler açıklıkta akıyor Çukurca’da.
Kimsenin kimseden saklayacağı bir şey olmadığı gibi, bilakis söz konusu açıklık aynı zamanda en küçük, en sıradan bir haberin bile aşırı abartmayla ilk söyleyenine yeni ve çok büyük bir olaymışçasına geri dönmesine neden oluyor.
Bu bağlamda Mustafa Yılmaz, İsmail Küçük, Murat Gür, Mehmet Korkmaz ve Emine Sezgin’den oluşan ekibimizin Çukurca’daki varlığı da anında gözlere batıverdi.
Seçimlere ramak kala orada bulunuşumuz nedeniyle, hakkımızda oluşan haklı kuşkuları, gazeteci ve siyasetçi olmadığımızı, çocuklara fotoğraf eğitimi vermek için burada bulunduğumuzu tekrarlamaktan gocunmaksızın belirtmek suretiyle ancak giderebildik ki, bu da dükkanının önünden geçtiğimiz hemen her esnafın “bir çayımı içmeden gidemezsiniz” diyerek kolumuza yapışmalarından anlaşılıyordu.