15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ’ye ihale edildiği çok kısa bir süre içinde anlaşıldı ve devlet refleksi hemen harekete geçti.
Kuruların yanında yaşların da yanmasını beraberinde getiren, diğer bir söyleyişle devlete yönelik tehlikeli ve tehlike potansiyelini taşıyan herkesi muhatap alan bu refleksin, FETÖ yapılanmasının yatay etkisine bağlı olan kısmi bir istismarı mündemiç olması öngörülebilecek bir şeydi ki, bu nedenle ilk temizlik dalgasının ilk sekiz aylık süresi hem derdest edilmelerle hem de suçlu ile suçsuzları ayrıştırma çabalarıyla iç içe geçti.
Aynı zamanda 15 Temmuz’un fiili ve psikolojik zararlarının da mümkün olabildiğince giderildiği, ilgili yaraların sarıldığı bu sekiz aylık sürenin sonunda, “suçsuzlar var” şeklindeki yüksek sesli çıkışmalarında FETÖ yapılanmasının yatay etkisine katkıda bulunuyor olma ihtimalini gözetemeyenlerin seslerinin kesilmesine de sebep olan, FETÖ tehlikesinin gerçek büyüklüğünü kısık gözlülere ve merhamet tüccarlarına, ancak onların anlayabilecekleri düzeyden faş eden kabuk delme harekatı başladı.
İkinci bir Gezi eşkıya kalkışmasını planlamak için Büyükada’da toplanan ajanların yakalanmasıyla darbe ilişkisinin açığa çıkmasından büyük endişe duyan Almanya’nın ve geçtiğimiz günlerde İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un, 17-25 Aralık 2013’teki FETÖ kumpasıyla ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında, FETÖ’nün eski polis şefleri ve firari eski savcı Zekeriya Öz ile irtibatlarının tespit edilmesi üzerine tutuklanmasıyla Amerika’nın, kızgın saca düşmüş kedi yavrusu gibi sıçramalarından da artık çok iyi anlaşıldığı gibi, kabuk delme harekatı gerekçesini, gerekliliğini kendiliğinden ispat etmiş oldu.
Son olarak, Paris doğumlu, İstanbul Robert Koleji, Manchester Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olan, Türk-Polonya İş Konseyi, Türk-Yunan İş Konseyi, Center for Democracy in Southeast Europe (Güneydoğu Avrupa’da Demokrasi Merkezi) gibi çeşitli iş ve toplumsal kuruluşların Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunan ve halen TESEV yönetim kurulu üyeliği, Açık Toplum Enstitüsü’nde danışma kurulu üyeliği ile Helsinki Yurttaşlar Derneği üyeliği yapan, İletişim Yayınları’nın kurucularından Osman Kavala’nın, terör örgütleriyle ve kumpasçılarla olan çok boyutlu ilişkileri hakkında sorgulanmak üzere gözaltına alınması, Gezi eşkıya kalkışmasının, 17/25 Aralık seçim ayarlı darbe teşebbüsünün ve 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin, zincirleme bir projenin halkaları olarak görüldüğünü ve doğrudan FETÖ zırhını delinmesine mahsus bulunduğunu teyit ediyor.
Gelinen bu noktadan itibaren, muhabbet ilişkileriyle FETÖ tehlikesini görmekten aciz kalanların, FETÖ etkisine kapılarak kuruluk-yaşlık denklemin tuzağına düşenlerin, Almanya’nın ve Amerika’nın Türkiye’yi kıskaca alma çabalarına karşı, “cezalandıracaksanız AK Partilileri cezalandırın, size muti olan laikçileri cezalandırmayın” sızlanışına sarılanların gözleri hala açılmamışsa bundan sonra da açılmayacak demektir.