Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Filistin: Özne ve merkez

İlgili son yazımda, Filistin’deki sıradan gibi görünen şeylerin, asıl “konu genelde Filistin, özelde Gazze ve elbette Katar olunca, şişede durduğu gibi” durmadığını...

11 Temmuz 2017 | 81 okunma

İlgili son yazımda, Filistin’deki sıradan gibi görünen şeylerin, asıl “konu genelde Filistin, özelde Gazze ve elbette Katar olunca, şişede durduğu gibi” durmadığını söylemiştim.

Çünkü, Filistin demek, İbranilerin devlet olmak amacıyla İngiltere desteğinde işgal ettiği topraklardaki ezeli ve ebedi güvensizliği demektir ki, şimdi burada kim ne yapıyor olursa olsun, sonucu yine İsrail’in güvenliğine ya da güvensizliğine değer.

Firavunlar, Hititler, Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar, Moğollar... devrinde Levant’ın (ve aynı zamanda Bereketli Hilal’in) kapısı olan Gazze de, bu niteliğinde hemen hiçbir değişme olmaksızın, Osmanlı’yı yıkıp Orta Doğu’da hakimiyet kurmak isteyen Batı devletleri için her zaman bir kapı olmuştur. Bugünkü durumu da el'an böyledir. En kısa ifadesiyle Gazze’ye hakim olmak demek sadece Filistin’e değil, Türkiye’ye, Mısır’a, Sudan’a, Basra Körfezi’ne, Yemen’e hakim olmak demektir.

Meramımı şu örnekle teyit edeyim:

Büyük savaşların bir değil birçok sebebi vardır. Ancak bu sebepler o kadar çok boyutlu ve o kadar karmaşıktır ki, onları (savaşın sonucuna da bağlı bulunduklarından) bir çırpıda izah etmek mümkün değildir. Bu nedenle söz konusu sebepleri geriye itecek kabiliyette tek bir vesile öne çıkartılır ki, yığınlar da bunu bilmekle tatmin olurlar.

Örneğin, Birinci Dünya Savaşının vesilesi, Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand’ın eşi Sofia ile birlikte, Saraybosna’da 28 Haziran 1914 tarihinde Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip tarafından öldürülmesidir. Ancak bu vesile, sebep yerine oturtulmuş ve dolayısıyla bu sayede, Birinci Dünya Savaşı’yla, Batı’nın Osmanlı’yı yıkarak Orta Doğu’ya hakimiyet kurma niyeti başta olmak üzere diğer ekonomik, siyasi, demografik ve sosyal nedenler perdelenmiştir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dâvûd el-Kayserî’nin Mukaddemât’ı 23 Kasım 2024 | 65 Okunma ‘Sanat gayet lüzumlu bi şey olup, olmayınca hiç olmaz!’ 19 Kasım 2024 | 42 Okunma Horasan Erenlerinin ‘Anadolu Mayası’nı hayatın içinde tutmak 16 Kasım 2024 | 98 Okunma Horasan Erenleri hakkında birkaç soru 14 Kasım 2024 | 265 Okunma Horasan Erenleri: Ne devletle ne devletsiz 12 Kasım 2024 | 917 Okunma