Ramazan bayramında, 20 yaşlarında iki genç, el-Fetih lideri Mahmud Abbas’ın büyük boy bir posterini el-Aksa mescidine asmak üzereyken yakalandılar, dövüldüler ve cemaatten araya girenler sayesinde linçe uğramaktan son anda kurtulabildiler.
Aynı gün, kimliği belirlenemeyen birileri de Harem’e çıkan sokaklardan birine, üzerinde “Kudüs Arapların ve İslam’ındır, Katar’ın değil” yazan bir pankart astı.
Bayram telaşından olsa gerek, her iki olaya da -kısa haber olarak verilmeleri dışında- fazla itibar eden çıkmadı.
İlk bakışta, Filistin’in mevcut şartlarında tıpkı geçmişte onlarca örneği olduğu gibi, tekrarı da her an mümkün bulunan bu iki olayın, ilkine karşı gösterilen fiili tepkilere ve ikincisinin nasıl bir mantığın ürünü olduğuna yakından baktığımızda Filistin’de (Kudüs’te) yine bir sıradan olanın derinliğine ulaşırız.
Şöyle ki, Abbas’ın posterini parçalayanlar, aynı zamanda “Abbas haindir” diye kükremekle kalmayıp, Hamas’ın kurucusu merhum Ahmed Yasin’in adını haykırarak, el-Fetih’i protesto ettiler.
Abbas’ın, ABD ile İsrail’in barış görüşmelerinde Yaser Arafat’ı değil, ancak kendisini muhatap (muteber) kabul etmeleriyle ünlendiği ve dolayısıyla daha başlangıçta işbirlikçi damgasını yediği malumdur.