Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Hac uzun bir duadır

Hac, muayyen zamanı on günden ibaret olsa da, haccetme kararının verildiği andan, gidiş – dönüş yolculuğu, Kabetullah ile Arafat’a bulunuş dahil, eve dönüşe kadar olan, yaklaşık kırk...

19 Temmuz 2019 | 64 okunma

Hac, muayyen zamanı on günden ibaret olsa da, haccetme kararının verildiği andan, gidiş – dönüş yolculuğu, Kabetullah ile Arafat’a bulunuş dahil, eve dönüşe kadar olan, yaklaşık kırk günlük bir süreye yayılır. Bu, hac esasında ububiyetin özel tarzda sergilendiği bir süre olması bakımından da, uzun bir duadır.

Haccı, ziyaret kastıyla bir kişiye ya da yere yönelmek, gitmek anlamındaki kelime ve kurban bayramı günlerinde belli usüllere tabi olarak Kabetullah’ı ve Arafat’ı ziyaret anlamındaki dini manasıyla birlikte düşündüğümüzde, duaya da kulluk etme niyeti, namaz, tavaf, sa’y, vakfe, şeytan taşlama, tefekkür, tezekkür, tefehhüm, Allah’tan isteme (talep), hal beyanı, kalbî yöneliş, dille tutulan istikamet.. anlamlarını yükleyebilir ve bu bağlamda, Şârî’nin duayı ibadet sayışından ve iki vakit namazı arasındaki bekleme süresini ibadete katmasından hareketle, haccetme niyetini, yolculuk dahil her türlü hac eylemini dua hazretinin içine çekebiliriz.

Rabbimiz duayı, isteme (talep) ve kabul etme şeklinde iki unsura bağlamıştır. Müfessirlerin büyük bir kısmının, istemeyi kulluk ve ibadet etme şeklinde tefsir etmelerine rağmen, ilgili ilahî ibaredeki istemenin (Mü’min Suresi, 40/60) zahirinden hareketle, onun mala, mülke, eşe, evlada, sıhhate.. dair salt dünyevî talepleri ihtiva ettiğini söylememiz de mümkündür.

Uzun bir dua olması bakımından, hac da evvelinde bu bağlamda bir dünyevîliğe açık durur. Nitekim, “Rabbimiz bana bu yıl haccetmeyi nasip et; bana hac yolunu kolaylaştır; haccı gereğince ifa edebilmem için bana sıhhat ve güç ver; hacda bana, geride bıraktığım aileme imkan genişliği ver” şeklindeki dualar, berlirttiğimiz bağlamda ferdî (nefsânî) dualar olarak öne çıkar.

Ama haccın toplamı içinde yapılan öyle dualar var ki, bunlar sıradan (ferdî / nefsî) talepleri aşan ve hatta nefsi, isteyen değil bilakis istemeyen konumuna ulaştıran dualardır ki, Allahualem, bunların asıl etkisi istememeyi de, istemeden isteme, mertebesine yerleşebilmekten kaynaklanmaktadır. Tavaf, Sa’y ve Vakfe bu tarz dualara mahsus özel zarf (mekan) olmaları bakımından, burada izlemeye çalıştığımız tefekkür şeklinin doğruluğunu teyid etmektedirler.

Bu tarz duaların en önemli yanı, bilgi yoluyla üretilmiş dualar olmamalarıdır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dâvûd el-Kayserî’nin Mukaddemât’ı 23 Kasım 2024 | 31 Okunma ‘Sanat gayet lüzumlu bi şey olup, olmayınca hiç olmaz!’ 19 Kasım 2024 | 42 Okunma Horasan Erenlerinin ‘Anadolu Mayası’nı hayatın içinde tutmak 16 Kasım 2024 | 98 Okunma Horasan Erenleri hakkında birkaç soru 14 Kasım 2024 | 265 Okunma Horasan Erenleri: Ne devletle ne devletsiz 12 Kasım 2024 | 917 Okunma