İstiklal direnişinin sene-i devriyesinde, o günün önemine, gerçekleşen milli uyanışın değerine, şehitlerin, gazilerin ve kıyam ehlinin hallerine yerleşen istiklal, istikrar ve istikbal azminin manasına uygun olarak yapılan hatırlatma ve hatıralaştırma etkinliklerinin, başta FETÖ olmak üzere, bilumum şerlilerin huzurunu kaçırmaması elbette mümkün değildi.
Teröristler, hainler için adalet talebi perdesiyle sokaklara düşen partinin yetkilileri, 15 Temmuz’a itirazın gür sedasına katkıda bulunmamak için suskunluğu tercih ederken, çerden çöpten birileri Merkel vizesinden edindikleri yapıştırılmış cesaretle giderayak ucuz kabadayılık gösterilerinde bulunmayı ihmal etmediler.
Asıl telaşın, 15 Temmuz’un kalbine bir bıçak gibi saplandığı FETÖ elebaşısında ortaya çıkması ise doğaldı.
Türkiye karşıtı şer ittifakının radyoları, gazeteleri ve televizyonları, mikrofonlarını “ben örgüt lideri değilim” yalanını tekrarlaması, millete ihanetine yeni kılıflar biçmesi için FETÖ elebaşısına uzattılar yeniden ve o da ancak şer ittifakınca adam sayılmasının verdiği heyecan ve telaşla, kurgulanmış görüntüler, ezberletilmiş sözler eşliğinde, son bir debeleniş, son bir dirilik şovu maksadıyla sahnede görünmeye çalıştı.
Çalıştı diyorum çünkü, Türkiye karşıtı şer ittifakı orkestrasının şefi, artık herkesin malumu olduğu üzere CIA’dır, üretilmiş ve üretilecek olan şer maliyetinin kasası da yine odur.
Benim bilgilerime göre, daha 17/25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasında, FETÖ örgütüne kırk milyon dolar himmette(!) bulunmuş olan CIA, FETÖ elebaşısını ayakta tutmak, onu Türkiye’ye karşı çemkirtmek için o ilk miktarı ek ödeneklerle sürekli olarak takviye etmektedir.