Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Hüsnihatta harflerin hüviyeti

İbnü’l-Heysem, “Boyutu olmayan şey: Nokta; tek boyutlu şey: Çizgi; iki boyutlu şey: Yüzey; üç boyutlu şey: Cisim” şeklinde geometriye dair yaptığı ilk tasnife, “1-Nokta, 2-Çizgi, 3-Şekil”i de onun ikinci konusu olarak eklemiştir. (Semeretü’l-Hikme –, trc.: Muhammet Ali Koca, AlBaraka, 2022) Semerkandî ise “nokta”yı “araz olup, parçası olmayan”; “çizgi”yi “sadece uzunluğu olan ve nokta ile (başlayıp) sonlanan”; “yüzey”i “sadece eni ve boyu olan ve çizgi ile sonlanan”; “cism”i ise “eni, boyu, derinliği

04 Mart 2025 | 91 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

İbnü’l-Heysem, “Boyutu olmayan şey: Nokta; tek boyutlu şey: Çizgi; iki boyutlu şey: Yüzey; üç boyutlu şey: Cisim” şeklinde geometriye dair yaptığı ilk tasnife, “1-Nokta, 2-Çizgi, 3-Şekil”i de onun ikinci konusu olarak eklemiştir. (Semeretü’l-Hikme –, trc.: Muhammet Ali Koca, AlBaraka, 2022)

Semerkandî ise “nokta”yı “araz olup, parçası olmayan”; “çizgi”yi “sadece uzunluğu olan ve nokta ile (başlayıp) sonlanan”; “yüzey”i “sadece eni ve boyu olan ve çizgi ile sonlanan”; “cism”i ise “eni, boyu, derinliği olan ve yüzeyle sonlanan” şeyler olarak açıklamıştır. (Bkz.: İlmü’l-Âfâk ve’l-Enfüs, haz.: Yusuf Okşar – İsmail Yürük, YEK Başkanlığı, 2020)

Biz nokta ve çizgi esasında fiziğe, geometriye değil hüsnihattın psikolojisine dair bir arayış içinde olmamız nedeniyle yine bunlardan hareketle konumuza Taşkın Tuna’nın ilettiği şu sonuçla devam edebiliriz:

“… Doğa düzleminde varlık kazanan irili ufaklı her nesnenin atomlardan kurulu olduğunu artık biliyoruz. Maddenin içine, daha da derinlere indiğimizde, atomun çekirdek çevresindeki yörüngelerde elektronların, çekirdek içinde ise protonların ve nötronların, onların içlerinde de kuarkların bulunduğunu anlıyoruz. 

Bütün bu minicik proton, nötron ve temel parçacık olan kuarkları doğa alfabesinin ‘harfleri’ gibi düşünebiliriz. Bu harflerin çeşitli şekillerde birleşmesinden atom dediğimiz ‘sözcükler’ ortaya çıkar, Atomların birbiriyle kaynaşmasından molekül diye isimlendirdiğimiz ‘sahifeler’ oluşur. Çevremizde moleküllerden meydana gelen milyonlarca türdeki madde de işte bu ‘Evren Kitabı’nı inşa eder!” (Noktanın Seyri – Her Şey Nokta ile Başlar, Şule, 2017)

Buna göre biz bir hattatın nokta, noktadan çizgi, çizgiden harf, harften kelimeye… geçerek iş gördüğünü, Hâfız Hattat Mehmed Emin Vasfi Efendi’nin de Hüsn-i Hat Risalesi’nde usûl bilgilerini ilettikten sonra “İmdi, asl-ı hat noktadır. Andan ötürü ki, hat iki noktadır yahut ziyadedir. Birbirine ulaşdırsan bir hat olur. Pes hurûf-i müfrede…” kaydını düştüğünü ve dolayısısyla nokta esasında harflerin haddini beyan ettiğini bilerek (Trc.: Mehdi Rezoug, Ketebe, 2023), hüsnihatta harflerin duruşlarına, varlık ve manalarına, bir kelimeye katılışlarına… dair ruhumuzda çeşitli karşılıklar oluşturarak onlara özel hüviyetler yükleriz.

Bu esasta harflerle ilk bağı ya da ünsiyeti kendi nefsimiz (hüviyetimiz) üzerinden kurmamız konunun tabiatındandır. Zira elifbaya dahil tüm harfleri ve bilgiyi önce kendimizden bilebilmemiz nedeniyle, kendi hâl ve hareketlerimizle onlar arasında bir ilişki kurarız.

Örneğin “Nun” henüz varlıktan bir koku almamış olarak İlahi bilgide ‘ay(a)n oluşumuzu, “Vav” rahme düşürülüşümüzü, “Be” varlığa çıkarılışımızı, “Elif” kıyamımızı, “He” kabza uğrayışımızı, “Sin” basta erişmemizi, “Dal” acziyetimizi, “Lamelif” irademizi… ilh… ifade eder.

Öte yandan söz konusu ünsiyetin ilgili harflerin salt şekilleri yönünden gözün istidadına ve görme zevkine uygunluğu da altı çizilmesi gereken diğer bir konudur.

Göz düz bir çizgiyi izlemekten ya da boş bir yüzeye bakmaktan rahatsız olur. Bu nedenle dalgalı, kavisli, kıvrımlı, kesişimli, kendi üstüne kapanan, kendinde açılan… çizgilerden hasıl olan harfler, göze bir cilve sundukları için aynı zamanda bir güzellik duygusuna da eşik oluştururlar. Bu cilve sayesinde göz gördüğü şeyde bir kaçış noktası aramaksızın harflerin hatlarında dolaşarak kendi hareketinin / seyrinin özgürlüğünü tadar. (Bkz.: William Hogarth, Güzelliğin Analizi, trc.: Atilla Erol, Janus, 2020)

Bunu cilve kelimesinin “Hoşa gitmek, ilgi çekmek için takınılan çekici tavır, edâlı davranış, kırıtma, naz, işve, edâ; hoş ve latif bir şekilde görünme, ortaya çıkma, tecellî etme; göz alıcı ve zevkli hareketlilik; hesapta bulunmayan olay, oyun; zuhura çıkma…” anlamlarıyla (Kubbealtı Lugatı) birlikte düşündüğümüzde, söz konusu özgürlüğün değeri doğru anlaşılacağı gibi, bir hüsnihat istifi karşısında duyulan zevkin neden önce göz-görme merkezli olduğu ve bu imkanı hüsnihattan başka hiçbir sanatın neden veremediği de daha iyi anlaşılacaktır.

Bu ilk aşamadaki yani gözün/ruhun harfleri tanıması ve bilmesindeki kesinlik ise ancak Allah’ın ve Peygamber Aleyhisselam’ın bildirdiği bilgiyle mümkündür ki, “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp rablerinin huzuruna getirileceklerdir.” mealindeki ayet (6 En’am: 38) aynı zamanda söz konusu kesinliğin haberidir.

İbn Arabî bu haberi, “Bilinmelidir ki harfler de bir ümmettir, onlar da yükümlü ve muhataptır” sözüyle başlayan uzunca bir tefsire tabi tutmuştur.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sanat ve nazariyat mirasımız 12 Nisan 2025 | 37 Okunma Sanat, meyil, yönelme ve yön ilişkisi 10 Nisan 2025 | 142 Okunma Karışık Düşünceler Defteri’nden 08 Nisan 2025 | 30 Okunma Yumruklarımızı sıkmışız sadece bekliyoruz! 05 Nisan 2025 | 111 Okunma Heva ve heves havadan incedir 03 Nisan 2025 | 113 Okunma