Ömer Lekesiz Yeni Şafak Gazetesi

Kanal İstanbul: Muhalefeti acizleştiren yeni merkez

Vitrivius, mimarlık üzerine yazdığı on kitabın ikincisinde, kendi fikir ve becerilerine çok güvenen mimar Dinocrates’in, Büyük İskender’e mimari bir proje sunuşunun hikayesini şöyle...

19 Ocak 2018 | 217 okunma

Vitrivius, mimarlık üzerine yazdığı on kitabın ikincisinde, kendi fikir ve becerilerine çok güvenen mimar Dinocrates’in, Büyük İskender’e mimari bir proje sunuşunun hikayesini şöyle anlatır:

Dinocrates’in “Heybetli bir duruşu, iyi biçimlenmiş, vakur ve hoş bir görünümü vardır. Doğanın verdiği bu özelliklere güvenerek kaldığı handa soyunur ve vücudunu yağ-       layarak başına kavak yapraklarından bir çelenk geçirir; sol omuzuna da bir aslan postu atıp, sağ elinde tuttuğu bir asa ile kralın yargıçlık yaptığı tribünün öne gelir.

Garip görünümü insanların dönüp ona bakmasını sağlar, bu da Büyük İskender’in dikkatini çeker. Şaşkınlık içinde, kendisine yer açılarak yakına gelmesi için emirler verir ve ona kim olduğunu sorar. ‘Dinocrates’im ben’ der. ‘Makedonyalı bir mimar. Sana şanına yaraşan fikirler ve tasarımlar getirdim. Athos Dağı’nı bir erkek heykeline dönüştürecek bir tasarım yaptım; sol elinde çok geniş, surlarla çevrili bir kent temsil ettim; sağ elinde de dağdaki bütün ırmakların içine akıp denize döküleceği bir çanak var.’

Bu tasarımdan çok hoşlanan Büyük İskender, hemen civarda kenti besleyecek buğday tarlaları olup olmadığını soruşturur. Bunun denizin ötesinden taşınmadıkça olanaksız olduğunu öğrenince şöyle der: ‘Dinocrates, tasarımının mükemmel kompozisyonunu takdir ediyor ve beğeniyorum ama korkarım ki, orada kent kurmak isteyen her kimse kötü bir değerlendirme yaptığı için kınanacaktır. Yeni doğan bir bebek ana sütü olmadan beslenemez ve yaşamda gelişmeye doğru yönlendirilmezse, bir kent ve tarlaları, duvarları taşan meyveleri ve bol besin kaynakları bulunmadıkça ne gelişebilir ne de nüfusunu barındırabilir. Bu yüzden tasarımını övgüye değer bulmakla beraber, arazinin uygunsuz olduğunu düşünüyorum; ancak, senden yararlanmak için benimle kalmanı isterim.”

Bu hikayeyi anlatmamın nedeni Kanal İstanbul projesine karşı çıkan CHPlilerin, Dinocrates vari bir hayale sahip olmadıkları gibi, Büyük İskender’in itirazına benzer ciddi bir itiraz üretmekten de yoksun olmalarıdır.

Kanal İstanbul projesinin bir tasarım olarak Erdoğan tarafından açıklandığı 2011 yılından beri, CHPlilerin yaptıkları tek şey, “istemezük” naraları atmaktan, “niye istemiyorsunuz” diye sorulduğunda ise, “bu bir felaket senaryosudur” diyerek, nadirattan da olsa deprem ihtimalini ileri sürmekten öteye geçmemektedir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dâvûd el-Kayserî’nin Mukaddemât’ı 23 Kasım 2024 | 65 Okunma ‘Sanat gayet lüzumlu bi şey olup, olmayınca hiç olmaz!’ 19 Kasım 2024 | 42 Okunma Horasan Erenlerinin ‘Anadolu Mayası’nı hayatın içinde tutmak 16 Kasım 2024 | 98 Okunma Horasan Erenleri hakkında birkaç soru 14 Kasım 2024 | 265 Okunma Horasan Erenleri: Ne devletle ne devletsiz 12 Kasım 2024 | 917 Okunma