PKK terör örgütüne yakınlığıyla bilinen CHP’li bir vekil, milletin meclisinde basın toplantısı düzenleyerek, terör örgütüne karşı etkili bir şekilde kullanılan SİHA’lardan çok rahatsız olduğunu açıkladığında, HDP’li Aysel Tuğluk’un Ankara’da vefat eden annesi Hatun Tuğluk’un cenazesinde çıkan olayların zeminini hazırlamıştı zaten.
Diğer bir söyleyişle, CHP’li vekilin “SİHA’larla teröristlerimin öldürülmesine son verilsin” dediği noktada, birileri de zikredilen cenazenin defnine “Buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Burası Ermeni mezarlığı değil” tepkisiyle müdahaleye hak kazandıklarını düşüneceklerdi ki, sonuç da zaten böyle oldu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren, yine CHP eliyle aşındırılarak yok edilmeye çalışılan biz’in mahiyetinin ve değerinin tartışılmaya açıldığı, yeni Türkiye’nin biz’inin nasıl olması gerektiğine dair görüşlerin beyan edildiği bir zamanda, zikredilen bu iki olayın peş peşe meydana gelmiş olması da üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur.
Cemal Kafadar Hoca, aynı zamanda ana hatlarıyla biz’in serüvenini anlattığı “Kendine Ait Bir Roma, Diyar-ı Rum’da Kültürel Coğrafya ve Kimlik Üzerine” adlı kitabında, Abdal Musa’dan şu deyişi nakleder:
Kim ne bilir biz nice soydanız, Ne bir zerre oddan ne hod sudanız.
Cenaze meselesine gerek bu deyişten, gerekse halen aşınmamış olan ahlaki (törel) değerlerimizden baktığımızda, CHP’li vekilin zikrettiğimiz açık tahrikine de rağmen, orada yaşanan itirazı, tepkiyi uygun görmemiz asla ve asla mümkün değildir.