Bir İç Anadolu deyimidir: “Yaram dokunulmaya en yakın yerdir.”
Küçük ya da büyük olsun öyle bir büyür ki yara, değen ona değer, soğuk önce onu vurur, sıcak önce onu etkiler.
Bu yüzden sürekli sızlar ve kanar yara; kendi hassasiyetine havale edilmez, kapanmasına ve unutulmasına fırsat verilmez.
Yaranın bir sembole, mecaza, analojiye, teşbihe… konu olması hem kadimliğinden hem de “burada, hep var” oluşundandır.
Böyle böyle kültürleşir yara; fertleri aşıp beldelerde, şehirlerde, coğrafyalarda… hayati problemlerin ortak adı haline gelir.
Bu yanıyla Filistin, Doğu Türkistan, Hindistan, Keşmir, Myanmar… o yaranın -kendi zamanımızda- en çok bilinenleridir ve son yüz yıldır açık yaramız olan Filistin, şimdi Gazze şeridinde, “birleşmiş dünya kafirleri”nin yeni saldırısı altında vicdanları uyandıran en sıcak gündemimizdir.