Semerkand dergisinin 20. yılına özel hazırladığı Tasavvuf ve Nakşibendilik adlı çalışma hakkında, bu köşede yakın zamanda yazdığım bir yazından sonra kimi okurlarımın, aynı konuda daha nelerin okunabileceğini sordular.
Söz konusu çalışmada, Necdet Tosun’a ait “Saadet Asrından Şah-ı Nakşibend K.S.’ye Nakşibendiliğin Doğuşu ve Yazılı Kaynaklar” adlı yazıda, tasavvuf silsilesine tabi olarak esas eserlerin silsilesi de verilmiş bir bakıma. Konuyla ilgilenen okurlarımın öncelikle bu yazıya bakmalarını salık vererek, orada yer alan eserlerin bir bölümünün henüz dilimize kazandırılmayışından ve tematik okumalarda zamanımızın anlayışına uygun metotların tercih edilmesinden hareketle, kimi eserleri burada zikretmemin daha yararlı olacağını düşündüm.
Her şeyden önce, Nakşibendilik hakkında yapılacak okumalar, tasavvuf hakkındaki okumalardan ayrı tutulamaz. Ancak tasavvuf ve tarikat devrine mahsus dönemsel (parçalı) okumalarla bütüne erişilebilir.
Şöyle ki tasavvuf, İslam fetihlerinin ve Müslüman iktidarların istikrarlı yönetimleri neticesinde katlanarak artan refahın, kendi içinde ürettiği sefahata duyulan tepkiyle, zühdü esas alan anlayışlardan doğmuştur.
Uzmanların, Hasen el-Basrî (v. 728) ile başlatıp, Cüneyd-i Bağdâdî’den (v. 909) yaklaşık yüz yıl sonra tamamlandığını düşündükleri, doğuş ve şekillenme devri olarak anılan iki devre mahsus kitapların, aynı zamanda ilk kaynaklar olarak kaydedilmeleri ve bunların azami istifade için bugünkü sahip olduğumuz tarikat bilgilerinden (şartlandırmalı grup kültüründen) mümkün olabildiğince yalıtılmış olarak okunmaları gerekir.
Bu devirde yer alan belli başlı isimlerden Ebû Abdirrahmân es-Sülemî (v. 704), Şakik el-Belhî (v. 810), Hâris el-Muhâsibî (v. 857), Sehl et-Tüsterî (v. 896), Ebû Saîd el-Harrâz (v. 899), Cüneyd-i Bağdâdî (v. 909) ve Hakîm i Tirmizî’nin (v. 932) sohbetleri, risaleleri ve mektupları birçok yayınevi tarafından kitaplaştırılmıştır.