Nuh Arslantaş, 1972 Konya doğumludur. Konya İmam Hatip Lisesi’ni (1991), Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi (1996). Bir yıl Giresun’da öğretmenlik yaptıktan sonra akademik hayatta karar kıldı (1997). M.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde başlayan asistanlığını Emeviler Döneminden Yahudiler adlı yüksek lisans teziyle tamamladı. Askerlik görevini takiben yabancı hükümetlerce Türk Hükumeti emrine verilen burstan yararlanarak, doktora çalışmasına hazırlık için İbranice öğrenmek ve ilgili akademik araştırmaları yapmak üzere sekiz ay Hayfa Üniversitesi’nde bulundu (2003).
Arslantaş, Marmara Üniversitesi’ndeki doktora çalışmasını Abbasiler ve Fatımiler Döneminde Yahudiler adlı teziyle tamamladı (2007). YÖK’ün Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Programı kapsamında, Kudüs İbrani Üniversitesi’yle, Ben Zvi Enstitüsü’nde Osmanlı tarihinden bahseden İbranice kronik ve risaleleri merkeze alan dokuz aylık bir araştırma çalışmasını takiben doçent oldu (2010). Arslantaş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki öğretim üyeliğini halen profesör olarak sürdürmekte.
Arslantaş’ın özgeçmişini biraz tafsilatlı vermemin nedeni, onun Anadolu’nun müteşerri bir evladı olarak yürüttüğü akademik gayretinin gereğince görülebilmesi içindir. Zira, Yahudilerle ilişkilerimizi konu alan yayımlanmış on üç kitabının bize sağladığı bilgi, Hz. Peygamber’in zamanından bizim zamanımıza kadar nifakçılıkları nedeniyle insanlığın ortak, Müslümanların ise daha özel manada düşmanı olagelen İsrailoğulları’nın, bidayetinden beri verdikleri ve vermeye devam edegeldikleri zararları defetmeye mahsus değerli bilgilerdir.
Akademik (bilimsel) ahlâkta düşmanlık, dostluk vb. kavramlar (iptal edilebilen, aşılabilen değil) askıya alınması gereken kavramlardır. Dolayısıyla bir akademisyen araştırdığı şeyi kendi gerçekliği içinde araştırmak ve kendine özgü doğrularıyla (bu manada yanlışların tespiti de onun doğrusudur) kullanıma sokmak zorundadır.
Akademisyenin şahsi tercihi araştırmalarında milletinin, devletinin önceliklerini (ihtiyaçlarını) gözetme noktasında olabilir ki, Arslantaş’ın seçimleri de bu bakımdan önemlidir. O, burnumuzun dibindeki tehlikenin dününü ve bugününü akademik bir bakış açısıyla (metodolojiyle) inceleyerek kullanımımıza sunmuştur.
Sonrası bize kalmıştır; o bilgileri nasıl işleyeceğimize, değerlendireceğimize, nasıl düşmanımıza karşı bir silah olarak kullanabileceğimize biz karar veririz. Zira, bir tehlikeyi (dümanı) tanımak, ona karşı tedbir üretme kabiliyetine sahip olmak demektir. Diğer bir söyleyişle, ancak bilgisizlik bizi acziyete, yenilgiye ve zillete düşürebilir.