Bir hafta önce, Türkiye’nin Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Gürcan Türkoğlu’nun himayelerinde, Kudüs Yunus Emre Türk Kültür Merkezi tarafından düzenlenen “40. Sanat Yılında Hasan Aycın… Kudüs Ey Ey” adlı serginin açılışına katıldım.
El-Aksa’daki alışılmış Cuma yoğunluğundan sonraki ilk gün olması nedeniyle Cumartesilerin hissettirdiği derin sessizlik, İsrail askerleri tarafından Gazze sınırında şehit edilen 15 Filistinlinin haberiyle, adeta bir hüzün heykeline dönüştü.
Mescitlerde ibadet edenlerin yüzleriyle secdeye varan keder, Pamukçular Çarşısı’yla Taharet Kapısı’nda oturanların fısıltılı rahmet dilekleri arasında, nedeni yoğun can sıkıntısından, çaresizlikten başka bir şey olmayan boğum boğum sigara dumanına karışıyordu.
Bu durum aynıyla, Hasan Aycın Sergisi’nin açılışına da yansıdı. Büyükelçi Gürcan Türkoğlu, Filistin Yönetimi Kudüs İşleri Bakanı Adnan el-Hüseyni, Kudüs Yüksek İslam Heyeti Başkanı, Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri, Anadolu Ajansı Kudüs Temsilcileri Turgut Alp Boyraz ve Esat Fırat ile Filistinli sanat sevelerin katıldıkları açılışta, sözler şehitlerle başladı, dualar şehitlerle noktalandı.
Hasan Aycın’ın sergiyi oluşturan Kudüs temalı 45 çizgisi, söz konusu ortamda çok daha farklı bütünlüğü, daha kadim bir ilgiyi ve tarihsel akıştaki sürekliliği temsil etmesiyle biricikleşti. Adnan el-Hüseyni’nin, çizgilere bakarken, yaşının olgunluğu ve tecrübelerinin yoğunluğu içinden “Bunlar bizim sanatçılarımızın çigileri, Naci el-Ali’nin işleri” şeklinde verdiği ilk tepki, Müslümanların acıda, kederde, sanatsal duyuşta ve yaratışta tabi oldukları ortaklığı, değer ve eylem paylaşımını gereğince işaret etmeye yeterli geliyordu.
Hasan Aycın’ın çizgilerini anlama ve anlatma konusunda, Cemal Şakar’la birlikte, çeyrek asırdır yoğun çaba harcayan biri olarak, söz konusu tema bütünlüğü içinde ve bizzat çizgilere konu olan mekanın kendisinde yeni bir bakış tercrübesine muhatap olmak benim için de tam bir ayrıcalık ve gerçek bir kazançtı.