Türkân Alvan ile M. Hakan Alvan’ın, Şiir ve Musiki Medeniyetimiz alt başlığını taşıyan, Saz ve Söz Meclisi adlı kitabı (Şule Yayınları, İstanbul 2016), okurlarıma duyurmada geciktiğim önemli kitaplardan biridir.
Oysa ki musiki, hepimizin kaçınılmaz önceliğidir; sanatın hangi dalına mahsus bir kitap okuyor olursak olalım, musiki mutlaka bir yerinden konuya dahil oluverir; ilgi sınırımızı sanattan hayata doğru genişlettiğimizde ise zaten en ihatalı anlamlarıyla ses, söz ve kültürden müteşekkil olan o yapıda, dördüncü bir şeyin yer almadığını görür ve bu sonuca teslim oluruz.
Ezan sesiyle başlayan bir dünya algısında, başka bir tercih söz konusu olabilir mi? Hem, kulağın gözden önce aşka düştüğünü, sesin ve sözün Rab katından eriştiğini, işitme ve itaatın / teklifin ve kabulün bunların içinde gerçekleştiğini, öğrenme gayretinin onlarda bitip tükenmeyen bir meşke tabi bulunduğunu, mimarinin donmuş bir musiki olduğunu.. bilen için başka bir tercih neden gereksin?
Alvanlar’ın Saz ve Söz Meclisi’i ses, söz ve kültür terimleri esasında, büyük bir şerh gibidir.
Farklı Açılardan Kalsik Türk Şiiri ve Musikisine Bakışlar; Güfteden Besteye; Beste Hikayeleri ile Şiir ve Musiki Şaheserlerinden Bazı Dinleti Tavsiyelerimiz başlığı altında dört ana bölümden oluşan Saz ve Söz Meclisi, din ve musiki ilişkisinden başlayıp, saraylardan, köşklerden, konaklardan, kahvehânelerden, meyhânelerden, ilgili cemiyetlerden geçerek, tasavvuf / aşk ehliyle şarilerin ve yazarların dilinden geçerek hikayeleriyle birlikte güftelere erişmekte, kulağın terbiyesine de yönelik olan tavsiyelerle tamamlanmaktadır.
“Akademik endişeyle” hazırlandığı belirtilen ancak zengin içeriğiyle akademik korseyi patlatan Saz ve Söz Meclisi, şu üç amaçla hazırlanmış: