Muhteviyatı ne olursa olsun, Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili olarak gelen her haber, bu harekâtın zorunluluğunu belgelemekle kalmıyor, gecikme hissi de oluşturan bir hak kullanımının meşruiyetini, isabetini pekiştiriyor.
Afrin Harekâtı, Amerikan silahlarıyla donatılmış olan PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin, Suriye sınırımızı işgal etmesi ve ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin oradan kuşatılması şeklinde özetlenebilecek Amerikan planının bozulmasına yönelik bir harekâttır.
Uluslararası dengeler oluşturulup, sivillerin zarar görmemesine mahsus tedbirler alındıktan sonra başlatılan Afrin Harekâtı, olumsuz coğrafi şartlara, Amerika’nın el altından teröristleri sevk ve idare etmesine, onların sivillerin arasına karışıp Mehmetçikleri yanıltmaya kalkışmalarına rağmen, Türkiye’nin hedeflediği sonuca doğru yürüyor.
Son tahlilde Türkiye’nin çabası Suriye sınırını zikrettiğimiz grupların tasallutundan arındırmaya yönelik bir harekâttan ibarettir. Karşısındaki asıl güç olan Amerika kendisini terör örgütleriyle perdelediği ve ilk bakışta başıbozuk bir oluşumla mücadele edildiği için, teknik olarak savaş olsa da hukuken bir savaş değildir. Ancak vurguladığımız gibi teröristleri gelişmiş silahlarla teçhiz ile sevk ve idare eden gücün karşısına çıkmak, savaş olmasa da ancak bir savaşın kimi üzücü sonuçlarına gebe bulunmaktadır.
Türkiye’nin mücadelesi demek milletinin mücadelesi demektir. Vatan şuuruna, idrakine sahip bulunan herkes muhtemel her sorunda devletinin yanındadır; sevinçler de üzüntüler de bu manada ortaktır; hiçbir durumda ayrılık ve gayrılık yoktur.
Bu zamanda, üzüntü verebilecek durumlara karşı milleti ile kenetlenmek, bir ocağa düşen ateşi her ocağa düşmüş saymak, ortak bir onura ve duruşa mensup olmak bakımından en doğal olandır.