Berzahı, bilinenle bilinmeyenin, var olanla yok olanın, sabit olanla fâni olanın, düşünebilir olanla olmayanın arasını ayıran bir durum, diye tanımlayan İbnü’l-Arabî, cisimler ve manalar arasındaki şehadet aleminde özel bir berzah olarak konumlandırdığı insanı da berzahî ilişkilerin merkezine yerleştirir.
Bu yanıyla berzah, insanın varlığa ve kendisine dair tefekküründe ayırma vasfının yanı sıra, var oluşu, ruhu, canı, cismi, nefsi ve nefesi, zahiri ve bâtını birbirlerine karıştırmadan birleştirme vasfına sahiptir. Bu esaslarda berzah zaten iki şeyi birleştiren ve onlardan bir toplam olması bakımından ayırandır, zira birleştirme ayrının varlığını gerektirir.
Ekrem Demirli tercümesiyle, İbnü’l-Arabî’nin Fütuhât-ı Mekkiyye’sinden belli aralıklarla yaptığımız seçmelere, berzah, ruh, nefs ve nefes temasıyla devam edeceğiz.