Meridyen Derneği, FSMVÜ Edebiyat Fakültesi, İÜ Edebiyat Fakültesi, MÜ İlahiyat Fakültesi, İMÜ Edebiyat Fakültesi’nin işbirliğiyle düzenlenen, Sirette Sureti Görmek - Hz. Peygamber’i Kurmaca Dünyada Yazmak konulu sempozyum geçtiğimiz Çarşamba günü yapıldı.
FSMVÜ Edebiyat Fakültesi’nde, Rektör Musa Duman Hocamızın açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumda, oturum sırasına göre M. Fatih Andı, Ahmet Murat Özel, Ömer Lekesiz, Güray Süngü, Necip Tosun, Ebru Burcu Yılmaz, Esra Fahriye Poyraz, Mustafa Özel, Zeynep K. Danış, Mesut Koçak, Şaban Sağlık, Turgay Anar, Bedia Koçakoğlu ve Ertan Örgen tebliğini sundu, Mehmet Narlı, Şerif Eskin, Alaattin Karaca, Cemal Şakar, Yılmaz Daşçıoğlu ve Özlem Fedai de müzakereleriyle yer aldı.
Bu sempozyumla ilgili öncelikle kendi kanaatimi net olarak ifade edecek olursam: daha önce de katıldığım Siyer temalı muhtelif sempozyumlar içinde en fazla bilgilendiğim, içeriğinden, fikri teatilerinden en fazla mutmain olduğum sempozyum bu olmuştur.
Bunu, ilgili nazariyat ile pratiğin dengeli bir şekilde aynı sempozyum içinde buluşturulmasından kaynaklandığını sanıyorum; Siyer’in bugünkü kendi iç sorunlarıyla, roman içi siyer tarzında bir düzeysizlik fenomeni olarak icra edilen suretlendirme sorunlarının aynı ortamda konuşulması bende bu etkiyi üretmiş olmalı.
Roman, onu doğuran zihniyetin inanç kökü (şeriat farkı) nedeniyle benim çokça mesafeli durduğum bir edebiyat türüdür. Aynı nedene bağlı olarak bir Müslüman’ın roman yaz(a)mayacağı, ancak bizim toplumumuzdan Batıcılaşmada karar kılmış birilerinin roman yazabileceklerini düşünüyor ve Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Pamuk ile İhsan Oktay Anar’ın romanlarını bunun iyi örnekleri olarak değerlendiriyorum.
Ayrıca, örneğin Servantes, Dostoyevsky, Tolstoy, Proust, D.H. Lawrence, Dos Passos, Marquez, Hendke, Saramago vb. yazarların romanlarının kendi (Batılı) gerçeklikleri içinde okumasının gerekliliğini göz ardı etmiyorum. Fakat bu ilgilinin edebiyat planında orada ne olup bittiğine dair bilgilenme ihtiyacından öte, benzer düzeyde bir yazma etkisine, taklidine bitişmesini de son derece gereksiz bir çaba olarak görüyorum. Zaten, bunun mebzul miktardaki örnekleri beni gülmekten acımaya doğru yöneltiyor hep.