Hayata dair her ilişki siyaset kelimesiyle tanımlanır, çünkü hayat bir ilişkiler toplamıdır ve ilişkiler kurgulanmayı gerektirir.
İlişkilerin kurgulanma (siyaset) esasının (tarzının, normunun) belirlenmesini ise ahlâk yoluyla gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla siyaset, ahlâkı belirleyen bir müessese olduğu kadar, aynı zamanda ahlâk tarafından da belirlenen bir müessese olmakla hayatın merkezinde yer alıyor. Bundandır ki, ahlâkı ihtiva etmeyen bir siyaset normal görülmediği gibi, siyaseti güzel (sahih) şekillendirmeyen bir ahlâk da normal görülmüyor.
Siyaset ve ahlâkın bu yanına mahsus en büyük kaydî birikim ise bizde bulunuyor. Gerek elyazması, gerekse tabedilmiş kitapların sayısı oldukça fazla.
Siyasetnameler ana başlığı altında toplanan nasîhatü’l-mülûk, âdâbü’l-mülûk, tuhfetü’l-mülûk, ahlâku’l-mülûk, enîsü’l-mülûk, nasîhatü’l-vüzerâ, tuhfetü’l-vüzerâ, mir’âtü’l-vüzerâ türü eserler kütübhanelerin raflarını doldurduğu gibi, Müslüman dünyadaki ilk siyasetname olarak kabul edilen Hz. Ali’ye ait: Nehcü’l-Belâga’dan Yûsuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’ine, Necmeddîn-i Dâye’nin Mirsâdü’l-İbâd – İrşâdü’l-Mürîd ile’l-Murâd’ına hatta cenknamelere, hamzanemelere… varıncaya kadar devasa bir miras elimizin altında bulunuyor.
“Elimizin altında bulunuyor” derken biraz mecaza yaslandığım doğrudur.