Merkez üssü Halepçe olan 7,3’lük Irak/Süleymaniye depreminden İran, Türkiye, Suriye, Filistin, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan birlikte etkilenmişler.
Jeolojisiyle jeopolitiğinin bu kadar iç içe geçtiği bir bölge daha yoktur dünya üzerinde; dolayısıyla etki yönünden depremi siyasetine, siyaseti depremine birbirine bitişiktir bu bölgenin.
Hal böyle olunca, başta Amerika olmak üzere uzaktaki devletlerin bu bölgede hâkimiyet kurma çabalarının, haritasını kendilerine göre belirleme gayretlerinin nedeni de daha kolay anlaşılır hale gelmektedir; zikredilen ülkelerden birinde tırnağı yer tutan herhangi bir güç, aslında bölgenin tamamında yer tutuyor demektir.
Buradan bakınca, kendi adıma resmi ve karşı tarih okumalarıyla, Francis Fukuyama’nın Tarihin Sonu tezinin kendiliğinden geçersizleştiğini görüyorum.
Çünkü zikredilen bölgenin tarihi, burada hiç bitmeyen jeolojik, jeopolitik hareketlerle, dahili ya da harici güç gösterileri nedeniyle resmi tarihleri sürekli olarak yalanladığı gibi, dünden bugüne yaşanan hadiseler de, başka bir izahı gerektirmeyecek şekilde bölgesel gerçeklikleri yeniden inşa ve ifşa ettiklerinden karşı tarih oluşturma çabaları da anbean gülünçleşmektedir. Tarihin sonu tezi ise, zikrettiğimiz nedenlere bağlı olarak, tarihin tarihinin üretilebilmesi nedeniyle bölgemiz nezdinde hiçbir karşılığa sahip bulunmamaktadır.
Tarihin tarihini üretmek ne demek?