İmam Gazzâlî’nin yazma arzusunu iradeyle ilişkilendirdiğini, zengin bir manaya sahip olması nedeniyle bu kavramı müstakil olarak ele almamız gerektiğini söylemiştim.
Gerçekten de iradenin kelam ilminin çetin meselelerinden biri olması nedeniyle bizim bir köşe yazısının hacmi içinde o bilgiyi ihata etmemiz mümkün olmadığı gibi, günümüzün üfürükten tayyare cümlelerini edebiyat nazariyatı zanneden yazı ilgililerine ondan bir fayda sağlamamız da zor olacaktır.
Ancak “Bizim de Batınınkiyle benzer ama asla aynı olmayan bir yazı nazariyatımız var” diyebilmenin başka bir yolunu bulamadığımızdan yine de irade, meşiet ve yazı ilişkisinden özetle bahsetmeyi seçiyoruz.
Kimyâ-yı Saâdet’inde Allah’ın mülkünde nasıl padişahlık yaptığını, âlemi hangi yoldan idare ettiğini, meleklere hangi görevleri yüklediğini ve onların nasıl mukabelede bulunduğunu, emri göklerden yere nasıl gönderdiğini, yerdekilerin işlerini göklere havale etmesini ve -en geniş anlamıyla- rızıkların anahtarlarını göklere teslim edişini… anlamayı kendini bilme şartına bağlayan ve bunu padişahlık metaforu eşliğinde “Sen kendi (beden) ülkende...