Okyanus Sözlük’te, gerçek “Olgu hâlinde olan, yani bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan” şeklinde açıklanmış ve sair dillerdeki karşılıkları da şöyle verilmiş: Osm.: Hakiki, şe’nî; İng.: Real, actual; Fr.: Vrai, véritable, réel. Bunlara Tietze Lugati’nde kertü, sadık ve vefadar kelimeleri eklenmiş.
Dilimizde -yaklaşık yedi yüz yıldır- ne kelime ne de mefhum olarak gerçekle ilgili bir problem yoktur; Ama ondan türetilen “gerçekçilik”le ilgili çok ciddi problemimiz vardır. 19. yüzyılda Batı’dan edebiyat yoluyla bize bulaşmış, üstesinden gelemediğimiz, hâlen gelmeye de pek niyetli görünmediğimiz çok yönlü ve çok yüzlü bir problemdir bu!
Bunun nedeni, dilsel bir vakıa olarak bir olguya, nesneye, niteliğe denk düşerek pratik bir durumu ifade eden gerçeğin, “gerçekçilik” şekliyle gündelik pratiğe istikamet vermek, onu siyasi ve kültürel bir maksada göre biçimlendirerek başkalarına dayatmak anlamında bir ideolojiye sahiplik etmesidir.
Lafı dolaştırmadan söyleyelim: Bizde gerçekçilik 1800’lü yılların sonunda edebiyatta başlar, 1900’lü yılların ilk çeyreğinde gemi azıya alır ve sonraki yıllarda Kemalizm’in din düşmanlığında etkili bir siyasi silaha...