Rabbimizin verdiği imkan, sabır ve gayretle, Batı’daki metropollerin çok büyük bir bölümünü gördüm.
Buralarda, ilk elde, sadece katedrallerin, kiliselerin bugünkü durumlarına bakarak “dinin gündelik hayatın dışına itildiğini” söylemem mümkün. Zira, artık katedraller turistik bir mekan olarak hizmet verirken, salt kutsanma, evlilik v.b. törenler nedeniyle ziyaretçi çekebilen kiliseler de sahipsizlik ve bakımsızlık nedeniyle yavaş yavaş satışa çıkarılıyor.
Yine ilk elde, özellikle gençlerin din ile ilişkisinin büyük oranda kesildiğini tespit de zor değil. Zira, çarşamba gecesinden başlayan doğum günü ve evlilik kutlamaları pazar akşamına kadar sürüyor; pazar sabahları kutlamalardan, partilerden ve fiestalardan çıkanların sokak naraları kilise ayinlerinin yerini almış durumda.
İşin esasında ise, Batı’da, iki adımda bir yapılan kiliselerle, gözünüzün gördüğü hemen her yere dikilen haçlarla, heykellerle, adak noktalarıyla.. varlığı pekiştirilerek yenilenmiş bir din var.
Bir simgeler bütünü olarak bu din inananların zorunlu ayinleriyle değil, halkı birleştiren güvenlik dürtüsüyle, Batı’yı Müslümanlara karşı koruyan yegane unsur olarak gündelik hayatın her alanına ısrarla ve gayretle yayılıyor.
Batı’daki anayasalarda, kanunlarda, resmi evraklarda yazan humanizm, demokrasi v.b. terimler, sadece kendileri için işlevsellik arzeden, konu (özellikle de Müslümanlara karşı alınmış ve alınabilecek tedbirler tahtında) güvenlik olunca esamileri okunmayan terimlerden ibaret bulunuyor.