-Sizin şarjınız bitince, ulaşılamazsanız sorumsuzluk olur;
Onlara gelince insanlık hâli...
...
-Siz eski defterleri açınca kincilik olur;
Onlarda ise değişmediğinizi kanıtlamak çabası...
...
-Sizin sebze meyve reyonundan ekstra aldıklarınız fuzuli masraf
olur;
Onların aldığı abur cuburlar ihtiyaç...
...
-Sizin sağda solda (evde) dökülmüş saçlarınız mide bulandırır;
Onların ayna önündeki kesilmiş sakalları temizlik gerektirir...
...
-Ben evdeyken iş yapma derler;
Yanına gidince cep telefonu, televizyon ve bilgisayardan başlarını
kaldıramazlar...
...
-Akşam vakti gezmekten gelseniz bu vakitte ne işin var derler;
Film ya da futbol izleyeceği zaman yürüyüşe çıkmanızı teklif
ederler.
Temel bir gün...
Kahvede deri ceketli kel, iri-yarı bir azman, Temel’e omuz atınca
ani bir gerginlik olmuş...
“Bana bak manyak herif” demiş sarışın Temel;
“-Senden hiç korkmuyorum, çünkü ben cesur bir aileden geliyorum.
Dedem paraşütsüz olarak bir zeplinden atlamış, büyükbabam
paraşütsüz 2000 metredeyken balondan atlamış, annem ve babam da
yine paraşütsüz olarak pervaneli bir uçaktan aşağı atlamışlardır.
Yarın ben de paraşütsüz olarak jetten atlayacağım!...”
“Deli misin” demiş azman şaşkınlıkla, “Ölürsün yahu?...”
Temel umursamaz tavırla, “Ölürsem öleyim” demiş,
“-Zaten kimsem de kalmadı ki!...”
Öğrendim ki;
“-Hiç ayrılmayacak gibi karşılamalı, hiç görmeyecek gibi
vedalaşmalı...”
Bizim pano
Serdar’ın kulağı, denizde iltihap kapmış, onun için kulak
doktorunda;
DOKTOR: Çok kirlenmiş, bir şey yaptın mı buraya gelmeden
önce?...
SERDAR: Çok kurcaladım, çünkü sürekli kaşınıyordu...
DOKTOR: Ama bir şeyler sürmüşsün, başka maddeler var içinde?...
SERDAR: Tavsiye ettiler, zeytinyağı sürdüm... Ama daha beter
oldu...
DOKTOR: İki de yumurta kırsaydın bari!...