Galatasaray beklenen geniş rotasyonlu kadrosu ile hırslı,
tempolu ve etkili hücum pres ile başladı maça. Bu yoğun baskı 15.
dakikaya kadar devam etti. Bu süreçte
Rizespor ne pas yapabildi ne geride yerleşebildi
ne de uzun toplarla Galatasaray'ı geriye
koşturup kendisi de nefes alabildi. Bu
her yönü ile olumsuz görüntülerine iki
dakika arayla biri kendi kalelerine diğeri de
gereksiz neden oldukları penaltıyla iki de gol
eklediler.
18'inci dakikada iki farklı skor avantajı yakalayan Galatasaray
artık istediği saha içi ortamını yakalamıştı. Yeri
geldiğinde önde bastılar, zaman zaman
rakibi kendi alanlarında karşılayıp çabuk
çıkışlar denediler. Oyunun kontrolünüu
hiçbir zaman elden bırakmadılar ve 3 puanı
zorlanmadan aldılar.
Ama çok ilginç bir durumu da göz ardı etmemek lazım. Bu kadar üstün
oyunda iki golde kaldılar, bunlar da zaten rakibin hediyesiydi.
Esas sorgulanması gereken konu kendi
organizasyonlarında bir gol üretemeyişleri
idi.
Ben dün en çok Ömer Bayram'ı beğendim. Ömer Bayram'ın
etkili ortaları var ama arka arkaya öne
doğru yaptığı sprintler ile Babel'in de
daha etkili olmasına olanak sağladı.
Lemina ve Seri de iyi çalıştı. Uzun maç eksikliğine rağmen Ahmet
Çalık hatasızdı. Çok koşmasına ve pres de yapmasına rağmen Andone
çok verimsizdi.
Ancak bana göre Fatih Terim'in mutlaka Emre Mor'un fizik gücünü
yükseltip, istediği düzeye getirerek sürekli ilk 11'de düşünmesi
lazım.
Çaykur Rizespor da ne yapıp edip, ligin ilk yarısını idare etmeli
ve mutlaka ara transferde bir santrfor bulmalı.
Vedat Muriqi gibi çok önemli bir
santrforu kaybediyorsun, yerine 4'te
birini bile koyamıyorsun...