F.Bahçe’de tabii ki köşü gidişatın bir numaralı sorumlusu Dick Advocaat. Sorunları tam teşhis edemiyor.
Fenerbahçe, ilk yarıda hırslıydı, tempoluydu ama alışılmış
biçimde ofansif girişimlerde plansız, programsızdı. Bunun sonucunda
da 45 dakika boyunca baskılı oyunda tek pozisyon bulunamadı. Volkan
Şen bu yarıda maç eksikliğinden oyuna ısınamadı, faydasız koşular
yaptı. Sow, son haftalarda olduğu gibi adeta bir hayaletti. Stoch,
uzun süredir forma şansı bulamamasına ve moral bozukluğuna rağmen
ileride en etkili isimdi. Birkaç defa adam eksilti, ileriye doğru
mesafe kat etti, 2 şut denedi, ortalar yaptı. Bu yarının bence en
önemli artısı takım savunmasının ihmal edilmemesiydi. Çünkü ciddi
bir şekilde üretkenlik sıkıntısı çeken takım, skor dezavantajına
düşerse, işler iyice çıkmaza girer.
İkinci yarıda tempo ve riskler yükseldi. Bu yarıda ilk 15 dakika
Volkan Şen, ağırlıklı yoğun baskı vardı. Ama yine pozisyon
çıkmıyordu. Tabii ki bunun bir nedeni F.Bahçe'nin hücumdaki
alışılmış sıkıntısı, ikinci neden de Kasımpaşa'nın son haftalardaki
doruğa çıkan Veysel'in yönetimindeki iyi yerleşimli ve alan
daraltan savunma kurgusuydu. 65. dakikadan itibaren hafta arası da
ağır yük çeken Mehmet Topal, Souza ve de maç eksiklikleri olan
Volkan Şen ve Stoch, yorulup, oyundan düşünce artık rakibi hataya
zorlayacak, baskıyı kurmak da mümkün değildi. Bu maçta 90 dakika
boyunca Fenerbahçe'nin akılda kalan son dakikada Salih'in direği
sıyırıp dışarı giden şutu dışında heyecan yaratan hiçbir pozisyon
yoktu.