Kimi kedi köpek kesiyor, kimi küçücük kızlara tecavüz edip öldürüyor.
Çizgi roman uyarlaması filmlerde, süper kahramanlar dünyayı ve
insanlığı tehdit eden kötü adama karşı savaşırlar genelde.
Şu dünyanın haline baktıkça o kötü adamlara “kötü” demek gelmiyor
aslında içimden.
Bıraksak da şu dünyayı insandan biraz temizleseler mi acaba!
Sonra sadece iyilerden yeni bir nesil yaratılır,
çok da iyi olur...
Dogman ödüle doymuyor
Bu sezon merakla beklediğim filmlerin başında gelen “Dogman”,
İtalya’nın Gümüş Kurdele ödüllerini sildi süpürdü.
Cannes’da Marcello Fonte’ye en iyi erkek oyuncu ödülü kazandıran
Dogman, Sicilya’daki Gümüş Kurdele’den de toplam sekiz ödülle
döndü.
Film afişindeki köpek nedeniyle zaten yeterince ilgimi çekmişti,
şimdi bu ödüller onu daha da çekici kılıyor.
Polisiye-dram türündeki filmin ana karakteri, hayatını özellikle
iri ve agresif köpeklerin yıkama ve bakımlarını yaparak kazanan
Marcello.
Eşinden ayrı yaşayan Marcello’nun en değerli varlığı ise ona hayran
olan kızı.
Marcello’nun hayatı onu şiddet ve suçla tanıştıracak olan Simone
ile birlikte değişiyor.
Matteo Garrone’nin yönettiği filmin başrollerinde Marcello Fonte ve
Adamo Dionisi var.
Dogman’in vizyon tarihi henüz belli değil ama bunca ödülden sonra
sinemaseverlerin mutlaka izlenecekler listesine girmeli.
Aşk ve yaş
Bir arkadaşım “30’undan sonra âşık olunmaz” dedi.
Yok dedim içimden.
Tam da o yaşlardan sonra âşık olunur hatta; bakınız Defne
Samyeli-Cem Yılmaz aşkı.
“İkinci Bahar” şarkısını yazdıran da, söyleten de, dinleten de
30’undan sonraki aşklar değil mi zaten...
İnsanın kendini daha iyi bildiğin yaşta, her şeyin daha da farkına
vararak, doyasıya yaşayarak.