Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nin iki öğrencisi Betül Demir ve İlker Ayrık, Müjdat Gezen'in yönettiği, Kandemir Konduk'un yazdığı "Sevgi Müzikali"nde buluştu. 60'lı yıllarda yaşanan iki büyük aşk hikayesini anlatırken günümüze de göndermeler yapan müzikalin yıldızlarını bu kez sahnede değil röportajda bir araya getirdik.
◊ İkiniz de çok yoğunsunuz. Betül konserler, stüdyo
çalışmaları ve müzikalle, İlker sen de televizyon, sinema, müzikal
ve yapım şirketiyle meşgulsün. İşkolik diyebilir miyiz ikiniz için
de?
- İlker Ayrık: Bazen eşime, aileme ayırmam gereken zamanları işime
harcıyorum. Ama çalışmayı çok seviyorum, çalışkan insanlara da her
zaman hayran olmuşumdur. Hatta çalışkan olmanın yetenekli olmaktan
daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yetenek, çalışkanlık olmadan
hiçbir işe yaramaz.
- Betül Demir: İşime âşığım bu nedenle iş gözüyle bakmıyor,
hayatımı yaşıyor gibi çalışıyorum. Sanki bu dünyaya şarkı söylemek
için gelmiş gibiyim. Sevdiği işi yapan şanslı kullardanım, bu
nedenle her gün şükrediyorum.
◊ “Sevgi Müzikali”, özlenen o nostaljik mahalle hayatını
anlatıyor. Sizin mahalleniz nasıldı? Var mı ilginç
anılarınız?
- İlker Ayrık: Ben 90’larda çok güzel bir mahallede büyüdüm. Üç
çocuklu bir ailenin en küçüğüydüm. Ve son derece mutlu bir çocukluk
geçirdim. Oyunculuk eğitimi almaya o mahallede başladım
diyebilirim.
◊ Ne oyunlar oynardınız? Var mı yaramazlıklar,
vukuatlar?
- İlker Ayrık: Bakkal Ayşe Teyze’nin dükkanının önünde çekirdek
çitlerdik. Top oynarken bakkalın camını kırmışlığımız var tabii.
Arka bahçesi olan bir apartmandı bizimki. Orada ne oyunlar
oynamadık ki. Bisiklet binme, saklambaç, yuva, zımba, dokuz taş,
pantolon eskitmece...
◊ Mahalleliden fırça yediğiniz olur muydu?
- İlker Ayrık: Tabii. Yerine göre fırça da atarlar, öğüt de
verirler, aferin de derlerdi. Benim annem de başkasının çocuğuna
aynı ayarı verebilir, hakkıdır yani.