Bülent Arınç’ın Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’a ilişkin sözlerinin ardından istifası, “Yeni dönem” diye adlandırılabilecek bu dönemin ikinci ve çok önemli bir firesi. Reform ve değişim hazırlıklarının yapıldığı bir dönemde, reformlardan yana bir konuşma yapan Arınç’ın istifa etmesi ilginç.
Bülent Arınç, iktidar dışı bırakılmış olmasına rağmen ağırlığı ve sözü olan bir politikacı. Arınç’ın sözlerine, önce, destek umduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sert eleştiriler geldi. Ardından Devlet Bahçeli’nin sert ifadeleri sıraya girdi.
Reform fikrine en çok destek verebilecek isimlerin başında Arınç geliyordu. Üstelik hukukçu olarak bir çok mahkeme dosyasına vakıftı. Karşı yerde durması normal olan ise Bahçeli’ydi. Ancak Bahçeli’yle ortaklığı sürdürmek uğruna Arınç tasfiye edildi. Bu kritik dönemeçte Arınç ağırlığında bir siyasetçinin makul yorumları nedeniyle topa tutulması, reform ortamını köreltecek sonuçlar doğurabilir.
Arınç, şu anda etkili bir pozisyonda olmasa da partinin 4 kurucu önderinden Erdoğan’ın yanında kalan son isim. Tecrübesi ve sağduyusu bir anlam ifade ediyor. Bir denge unsuru olarak da anlamlıdır. AK Parti yönetiminin bütün bunları hesaplayabilmesi gerekirdi.
Arınç’la birlikte hareket etmese de AK Parti içinde giderek kalabalıklaşan bir topluluğun Bülent Arınç gibi düşündüğü biliniyor. Madalyonun diğer yüzünde ise MHP var. Eskilerin deyimiyle, velhasılı kelam, Arınç’ın istifası siyasetin yol haritasında özel bir hassasiyete işaret ediyor.
Bunca sıkıntının, bunca gerilimin, ekonomik bunalımın altından MHP ile birlikte kalkabilmek nasıl mümkün olacak? AB ile ilişkiler, Bahçeli-Çakıcı gerçeği ortadayken nasıl onarılabilir? Yargıdaki durumu bir hukukçu gözüyle eleştirdiği için istifa etmek zorunda kalan Arınç gerçeği ortadayken, hukuk devleti tartışmasını nasıl sürdüreceğiz?