Pandemide evlere kapanan futbol tutkunları için bir şölen başlıyor. Avrupa Futbol Şampiyonası, Türkiye-İtalya maçı ile açılıyor. Siyasetten veya ekonomiden bunalan, gündelik hay-huyun sıkıcılığında çırpınanlara futbol, bir aylığına değişik bir hava estirecek. Bu şampiyonada farklı bir milli takımla sahaya çıkıyoruz: Çoğunluğu Avrupa liglerinde oynayan, Avrupa’ya göç etmiş ailelerin orada doğup büyümüş çocuklarından oluşan bir milli takım. Bu bir 'yıldızlar takımı' olmayabilir. Fenerbahçe-Beşiktaş-Galatasaray karması bir takım da değil bu. İtalya karşısına çıkacak ilk 11’in, Fenerbahçe’den Ozan Tufan, Trabzonspor’dan Uğurcan Çakır dışında tamamen Avrupa liglerinde oynayan futbolculardan oluşması bekleniyor. Bu değişim birkaç yıllık bir geçmişe sahip. Yaklaşık 10 ay önce milli futbol takımımızın değişen karakterini ele alan yazıma şu başlığı koymuştum: 'Milli futbol takımında Avrupalı çocuklar' (13 Ekim 2020). Rus milli takımıyla o tarihte 1-1 berabere kalan milli takımın, dünya standartlarındaki klasına dikkat çekmiştim. Takımın omurgasını oluşturan gençler, Almanya’da doğan ya da büyüyen gençlerden oluşuyor. Avrupa’da yetişmiş ve/veya Avrupa’da kendini kanıtlamış bir oyuncular topluluğu... Kendi yerel kültürlerinin, göçmen ruh halinin yanı sıra, futbol dünyasındaki sıkı rekabet de onları etkiliyor. Zor koşullarda kendilerini kanıtlayarak belli bir noktaya gelebilmişler. Göçmen hırsıyla, Alman disiplinini, Alman dakikliğini birleştiriyorlar. Milli takım artık Avrupa patentli bir takım. Daha bilinçli, daha eğitimli, futbolu bir meslek olarak benimsemiş gençlerin takımı. Aynı zamanda turnuvanın en genç takımı. Başlarında bir futbol filozofu diye anılan Şenol Güneş var. Zaten bu takımın bu şekilde oluşmasında onun katkılarını kimse inkar edemez. Futbol, çoğu zaman sonuçları kestirilemeyen, sürprizlerle dolu bir oyun. İlk rakibimiz İtalya. İtalya, Fransa ve Almanya ile favoriler arasında. Bu nedenle zor bir maç olacak. Türkiye’nin gruptan çıkabilmesi için en azından iki...