Soldaki milliyetçiyle, sağdaki milliyetçinin arasında bazen pek de bir fark kalmadığını TV programlarını izlerken görebiliyoruz. “Milli meselelerde beraberiz. Libya’da, Suriye’de, Doğu Akdeniz’deki petrol aramalarında hükümetin yanındayız” diye söze başlayanların sayısı her geçen gün artıyor. Milliyetçilik adeta döviz kuru gibi yükseliyor. Her şeyi “emperyalizme karşı olmak”, “emperyalizmin oyunlarına hep birlikte karşı koyabilmek” gibi formüllerle açıklayan geleneksel söylem yaygınlık kazanıyor.
İçeride, ekonomi, sosyal sorunlar, iç gerilim yükselince bir dış mesele patlatmak, geleneksel bir siyaset oyunu. Zayıf demokrasilere sahip olan ülkelerin iktidarları, rakiplerini dış mihraklarla irtibatlı göstermek konusunda epeyce tecrübelidir. Muhalefet kolayca emperyalizmin oyuncağı ilan edilebilir, özel olarak dışarıdan hazırlanıp yönlendirilen bir güç gibi gösterilebilir.
Öte yandan, bazen de muhalif çevreler iktidarı emperyalizmin oyuncağı gibi göstermek, öyle bir yerden siyaset üretmek isteyebilir. Siyaset normal demokratik koşullarda yürümezse, bu tür iddialar ve iddialaşmalar alışkanlık haline dönüşebillir.
“Dış Düşman” heyulası
Muhalefetin içinde de iktidarın içinde de belli ölçülerde bir “dış düşman” heyulası bulunuyorsa, taraflar birbirlerini “emperyalist işbirlikçisi” diye suçlamayı tercih edebilirler. Bu, siyaset yapmanın en kolay, en ucuz ve en hızlı yoludur. Zaman zaman taraflar, milliyetçilik yarışını bırakıp, milliyetçilik temelinde uzlaşmaya girebilirler.
En aşırı milliyetçi çıkışlarıyla ve karşı tarafı hedef alan söylemleriyle dikkat çekenler bir bakarsın bu kez de karşılıklı tavize başlarlar: “Görüşlerimiz farklı olabilir. Ama bunun şu an çok büyük bir önemi yok. Temel meselelerde emperyalizme karşı tam bağımsızlık çizgisindeyiz.”