Kadir Bey’in ölümüne çok üzüldüm. Uzun yıllara dayalı bir dostluğumuz vardı. Daha çok hizmet yapabilecek enerji ve potansiyele sahipti. Siyasetin acımasız çarkı onu bir anda çaresiz hale getirdi. Hakkında yazılanlara bakıyorum. İstanbul Belediye Başkanlığını bırakmak zorunda kalmasından bu yana tek kelime etmeyenler, onu yalnızlığa terk edenler, şimdi belki iyi şeyler söyleseler de artık anlamı yok. Kadir Bey’le Beyoğlu Belediye Başkanlığı döneminde tanıştık, gazeteci-siyasetçi ilişkisinin ötesinde ahbap olduk. Bizim ilçenin belediye başkanıydı. Siyaset zor sanattır. Kadir Bey de zorlandı. Muhalefetteyken söylenenlerle, iktidarda yapılanlar arasında büyük zıtlıklar ortaya çıkar. Ayrıca, halka ve şehre hizmet ederken aynı zamanda parti ‘merkezi’nin istediklerini de yapabilmek kolay değildir.Efendiliği, insan ilişkilerindeki zarafetiyle kendisine oy vermeyenlerin de sempatisini kazanabiliyordu. Beyoğlu’ndan sonra İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’na aday gösterildi. Büyükşehir Başkanlığı döneminde seçmen kendisinden memnun olsa bile, ‘merkez’i memnun etmekte zorlanıyordu. 2015 yerel seçimleri öncesinde kamuoyu yoklamaları “Kadir Topbaş olmadan kazanamazsınız” diyordu. Merkez istemeye istemeye onu yeniden aday gösterdi ve Topbaş kazandı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Amerika’daydı. Hemen o gün uçaklar kalkmadığı için dönemedi. ‘Merkez’ üstünü çizdi. Damadı Gülen Cemaati mensubu olduğu gerekçesiyle tutuklanınca, büyük bir yıkım yaşadı. O gerilim içinde belki de yaşamının en sevimsiz konuşmalarından birisini yaptı. Bir ‘hainler mezarlığı’ kuracağını söylemesi, ondaki köşeye sıkışmışlık hissinin zirveye çıktığını gösteriyordu. İstifa etmesi istendi. Hemen etti. Bir köşeye çekildi. Siyasetten çekildi. Taksim’de bir büroda işlerini yönetiyordu. Kırgındı, üzgündü. Kimseden şikayet etmeden yeni yaşamına ayak uydurmaya çalışıyordu. Kadir Topbaş, İstanbul’un bir dönemine damga vurdu. Birçok ilk, onun başk...