Gazetecilik mesleği giderek daha sorunlu hale geliyor. Sorumlusu kim? Hem bizleriz, hem değiliz. Siyasetin girdabında bambaşka bir “gazetecilik” ortaya çıkıyor, belki de sözlük anlamı değişmiş bir gazetecilikle karşı karşıyayız. Uzun tek parti iktidarı dönemi, gazeteci-siyasetçi ilişkisini alt üst etti. Geçmişte de, bu mesleğin değişik sıkıntıları, yozlaşma sorunu, egemen güçlere bağımlılık sorunu vardı.
Özellikle de, askeri yönetimlerin olduğu dönemlerde. Son yıllardaysa meseleler daha derin, yaralar daha iyileşmez bir özelliğe büründü. Gazetecilik ile siyaset arasındaki sınır, dünyanın birçok yerinde gerginlik konusudur. Bizdeyse, son dönemde, siyasetle arasındaki sınırı tamamen terk eden bir gazeteci grubu, çoğunluğun şaşkın bakışları arasında, gerçekten tuhaf yazılar yazıyor.
Ana muhalefet partisini gereksiz bir engel olarak gören, farklı seslerin susturulmasını asayiş berkemal nidalarıyla destekleyenler var. Bu tarzı benimseyenler gerekçelerini de şöyle sıralıyorlar: Dışarıda işimiz zor. Yedi düvelle boğuşuyoruz. Buna bir de muhalefet eklenince olmuyor...
Oysa, gazetecilerin “susturma”yı değil, daha fazla açıklığı, şeffaflığı savunmaları gerekir. İktidardan da muhalefetten de bağımsız hareket etmeye çalışmaları gerekir. Bunu yapabilmek, söylemekten daha zordur elbette.
Gazetecinin işi...
Yeni partilere yönelik bir yıldırma kampanyasına tanıklık ediyoruz. Partilerin kurucuları yabancı isimler değil... Ağırlıklı olarak AK Parti yönetiminde bulunmuş isimler. Keskin kalemler, siyasetleri henüz netleşmemiş olan bu partileri topa tutuyor, aleyhlerinde yıpratıcı yazılar yazıyorlar.