Muhalefetle iktidar arasındaki temel ayrım çizgisi, ne laiklik, ne muhafazakarlık... Asıl ayrım noktası artık demokrasi ve özgürlükler… İslamcının, ulusalcının, liberalin birbirlerine karşı olup olmamaları, sekülerlik, muhafazakarlık gibi tartışmalar tek başına anlam taşımaz hale gelmiş durumda… Ölçü, ötekine karşı tutum ve ‘ama’sız özgürlük. Gerçek muhalefet, ancak gerçek özgürlükçülükten doğabiliyor.
Konuşmacının birini dinliyorum, diğer üç konuşmacıyı ve moderatörü “PKK propagandası yapılmasına seyirci kaldınız” diye suçluyor. Bu milliyetçiotoriter suçlamaya muhatap olanlar, AK Parti’ye yakın isimler. Cevap yetiştirmeye çabalıyorlar. “Biz de tabii ki PKK terörüne karşıyız” diyorlar. Suçlayıcıyı ikna edemiyorlar. O ise üstten bir dille çağrısını tekrarlıyor ve “Biraz daha otoriterleşin, milliyetçileşin, göreyim o zaman” havasında konuşuyor.
Gerçek anlamıyla muhalif bakış açısı olanların medyada kolay kolay yer bulamadığı koşullardayız. Bu ortamda, yeni isimler ortaya çıkartılıyor. Muhalefeti (?) temsilen konuşan bazı kişiler, yasakçılığı, geçmişteki otoriterlikleri savunabiliyor. İyi darbekötü darbe ayrımı yaparak, muhalefete yönelik darbeci suçlamasını haklı çıkartan bir zihniyet sergileyebiliyorlar. Onların düştüğü bu ‘ofsayt’ları, ‘avantaj’a çevirenler de oluyor elbette.
Bu tür kişiler, Suriye’de daha agresif bir siyaset savunmaktan geri durmuyor, militarist söylemde rekor denemelerine girişiyorlar. ABD’ye boyun eğildiğini iddia ederek, AB’yi hedef alarak, Batı düşmanlığında çıta yükseltiyorlar. Kürt meselesinde, azınlık haklarını inkarda, gerilimli dış politika konusunda, bu ‘tipler’ mi daha hızlı, yoksa bugünkü yönetim mi, ayırt etmekte zorlanıyoruz.
Çözüm süreci kesilince....
Biraz geriye gidelim: İktidar, Çözüm Süreci’nin kırılmaya uğramasıyla, frene basmış, güvenlikçi yolu tercih etmişti. Hâlâ da güvenlik şeridinden devam ediyor. Bunu ‘klasik devlet refleksi’ olarak da yorumlayabiliriz. Sonuç olarak geleneksel otoriter milliyetçi dil yeniden merkeze yerleşmiş durumda. Medyada kontenjan açılan ve muhalif oldukları varsayımıyla takip edilen kişiler; ana eğilim milliyetçi otoriterleşme olduğu için özellikle kritik meselelerde, güvenlik şeridini kullanan resmi plakalı araçlarla aynı yoldan gidiyorlar.