Anadolu’daki bazı belediyelerin, devletin görevlileri için hazırladığı gri pasaportları çeşitli organizasyonlar adı altında yurtdışına insan kaçıranlara verdiği iddiası ortaya çıktı. Aynı yöntemle yapılan bu organizasyona kaç belediye alet oldu, burada rüşvet ne boyutlarda işledi bilemiyoruz.
Örneğin Bingöl’den giden bir vatandaş, iki yıl içinde bu şehirden 450-500 kişinin gri pasaportla yurtdışına kaçtığını iddia ediyor. Türkiye’den kaçak yollarla Avrupa ülkelerine göç eğilimi, yeni değil. Yeni ve çarpıcı olan, kaçışın gri pasaportla ve belediyeler aracılığıyla gerçekleşmesi. TV ekranlarında ‘yüksek analiz’ yapan yorumcuların, Avrupa’daki çöküşü gün gün takip ettiklerini biliyoruz. Türkiye’deki ‘yükselişi’ anlatmalarını heyecanla dinliyoruz.
Adeta bize başka bir dünyadan sesleniyorlar. Ne olursa olsun, yurttaş, batıdaki yaşam standartlarının her türlü engele rağmen Türkiye’den daha elverişli olduğunu anlıyor, bu nedenle de kaçış için yol arıyor.
Kaçıp gidene fazla söyleyecek bir sözümüz olduğu öne sürülemez. İnsani bir dürtüyle, gitmek ve geleceklerini daha güvenilir hale getirmek için yollara dökülüyorlar. İlginç bir nokta da çeşitli organizasyonlarla belediyelerin bu işin içine girmiş olması. Bu belediyeler hangi amaçla siyasetin içine girmişlerdi? “Buraya nasıl geldik?” sorusunu zahmet edip kendi kendilerine soruyorlar mı acaba?
Şeffaflık ve denetim olmayınca
Ahlakı da etiği de belirleyen, onu etkili kılmayı sağlayan temel motivasyon ne? Toplumda şeffaflığı sağlamazsak, toplumsal denetimden kaçarsak, tepeden başlayarak aşağıya doğru çürürüz. Ahlakın da etiğin de sigortası demokrasidir. Çoğulculuktur. Din ve inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğüdür.